Mikrodalga ve Play-Doh gibi buluşların kaza sonucu bulunduğunu belki de duymuşsunuzdur. Ya da Alexander Fleming’in penisilini bir rastlantı sonucu bulunduğunu ama bunlarla bitmiyor.
Birkaçını günlük yaşantımızda kullandığımız veya maruz kaldığımız, bazısı keşke olmasaymış diyebileceğimiz tesadüfen icat edilen bu 7 şeye yakından bakalım.
1877 yazında Thomas Edison tarafından telgraf sinyallerinin, kalay ve kağıt silindier müdahalesiyle oluşturduğu ses sayesinde ortaya çıktı. İnsan sesi de kaydedebilen fonograf kısa sürede büyük başarı elde etmişti. (Gramofon (eski Yunanca fone, “ses” ve grammein, “yazmak”) veya fonograf kelimelerinden kaynaklanıyor. Bu makine ile ses ve müzik kayıtı veya dinleme olanakları bulunmaktadır. Ilk patenti , 29 Eylül 1887 Alman bilim adamı Emil Berliner tarafından alındı.)
Post-It’ler olmasaydı ne olurdu? Muhtemelen not aldığımız şeyleri gözden kaçırır, unuturduk. Kimyager Dr. Spencer 3M firmasında güçlü bir yapıştırıcı bulmaya çalışırken, daha hafif ve yapıştırılıp tekrardan çıkarılabilen bir tutkal icat etmişti. O zamanlar bu icatla kimse ilgilenmezken, Silver’ın meslektaşı Art Fry bir kitap ayracını yapıştırmak için bu tutkalı kullanmış ve böylece Post-It ortaya çıkmıştı. Yapıştırıcının yapısı, kolayca ayrılabilen ve tekrar yapıştırılan not kağıtları için de yolu açtı. (Post-it®, 3M firması tarafından geliştirilen yapışkan kâğıttır. İngilizcede post-it note, arkasında yapışkanı olan sarı not kâğıtlarına verilen genel addır.)
Charles Goodyear, yıllarca ısıya (sıcak-soğuk) dayanıklı lastik yapmak için çalışmıştı. Ancak onun büyük keşfi, ocağa kauçuk, kurşun ve kükürt karışımını bir tesadüf sonucu dökmesiyle meydana gelmişti. Döktüğü bu karışım kömür gibi sertleşmişti. Ve şimdide bu karışım bizim kullandığımız ayakkabılarda, lastiklerde hayatımızı kolaylaştırıyor. (Kauçuk, bazı tropikal bitkilerin lateksinden ya da petrol ve doğal gazdan imal edilen esnek bir madde. Ağaçların özsuyundan üretilene doğal kauçuk, petrol ürünlerinden üretilene sentetik kauçuk denir. Her iki tür de çok yönlü maddelerdir. Kauçuktan yapılan eşyalar genellikle lastik olarak adlandırılır.)
Radyasyonun keşfinin Marie Curie için kötü bittiğini biliyoruz, ama onun ölümünün kaynağının sadece kötü bir mola olduğunu biliyor muydunuz? 1896 yılında fizikçi Henri Becquerel çok yağmur yağdığı için uranyum tuzlarını güneş ışığından saklamayı düşündü. Birkaç gün sonra baktığında uradyum tuzunun sarılı olduğu kağıda iz bıraktığını gördü. Pierre ve Marie Curie yardımlarıyla bulunan şeyin radyasyon olduğuna karar verdiler. (Radyasyon veya Işınım, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı ya da aktarımıdır. “Radyoaktif maddelerin alfa, beta, gama gibi ışınları yayması”na veya “Uzayda yayılan herhangi bir elektromanyetik ışını meydana getiren unsurların tamamı”na da radyasyon denir. Bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı, proton sayısına göre oldukça fazla ise; bu tür maddeler kararsız bir yapı göstermekte ve çekirdeğindeki nötronlar alfa, beta, gama gibi çeşitli ışınlar yaymak suretiyle parçalanmaktadırlar. Çevresine bu şekilde ışın saçarak parçalanan maddelere radyoaktif madde (“ışınımsal madde”) denir.)
Bir Canon mühendisi tarafından keşfedildi. Mühendis bir havyanın yanına bir kalem yerleştirmişti. Kalem birkaç dakika sonra mürekkebi tükürerek tepki gösterdi ve teknoloji bu yeni aletle tanışma fırsatı buldu. (Bu tip yazıcıların çalışma ilkesi genel olarak nokta vuruşlu yazıcılar ile aynıdır. Vurma noktalarının yerini yüksek hızla baskı ortamına püskürtülen boyar madde alır. Yarı iletken teknolojisindeki gelişmeler bu tür yazıcıların baskı çözünürlüğünü yüksek düzeylere çıkarmıştır. Günümüzde en yüksek baskı çözünürlüğüne sahip yazıcılar bu tür yazıcılardır. Bu tür yazıcılar diğerlerine göre oldukça sessiz ve daha küçük yapıdadırlar.)
Kimyager William Perkin tarafından sıtmaya çare aranırken ortaya çıktı. Yaptığı bazı karışımlar sebebiyle ortaya çıkan parlak renkler göz kamaştırıcıydı. Bu boyanın doğal boyalardan daha canlı renklere sahip olduğunu anlayan Perkin, bu boyaları üretip satmaya başladı.
Alfred Nobel nitrogliserin fabrikası sahibiydi. Evet bu tamamen yalan gibi gözükse de gerçekti. Malzemesi daha güvenli bir patlayıcı üzerinde çalışıyordu. Fakat rastgele bir biçimde nitrogliserini bir tür kumlu toprakla karıştırarak dinamiti icat etmiş bulundu. (Dinamit, nitrogliserinin diatomite soğurulmasıyla üretilen bir patlayıcı türüdür. İsveçli kimyager Alfred Nobel tarafından 1866’da keşfedilmiş ve 1867 yılında patenti alınmıştır. Genellikle 20 cm uzunluğunda ve 2,5 cm çapında çomaklar halinde satılır ancak başka boyları da mevcuttur.)
Kullanıcı adımdan da anlayabileceğiniz gibi son icat benim epey hoşuma gitti. Peki siz sonuçtan memnun musunuz, bu icatlar olmadan da yapabilir miydik?
Teknoloji Haberleri arşivine göz atabilirsiniz.
💬 Liste Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?