Piyanist (2002)
The Pianist
Wladyslaw Szpilman, savaş patlak verdiğinde 27 yaşındaydı ve Polonya’nın geleceği en parlak konser piyanistlerinden biriydi. Luftwaffe’de radyo istasyonu bombalandığında Chopin’in C minor Nocturne’nü çalıyordu.Tüm Yahudiler gibi o ve ailesi de evlerinden çıkartılarak Varşova gettolarına sürülmüştü. Bu çok yetenekli genç adam yeni yaşamında karaborsacıların ve işbirlikçilerin eğlendiği barlarda çalmaya başlamıştır.İşte bu işbirlikçilerden biri onu ve ailesini ölüme götüren esir kampı trenlerinden birinden kurtarmıştır. Savaş fısıltıları, direnişçiler ve sürpriz bir Alman subayı sayesinde Szpilman savaşta hayatta kalmayı başarır.

Son seyrettiğiniz film ya da favori diziniz hakkında söyleyecekleriniz varsa; makale, video, liste ya da haber formatında içeriğinizi gönderin, yayımlayalım.
Bunun gibi yüzlerce enfes içerikten oluşan, çok gelişmiş nostalji arşivini göster.
💬 Liste Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?
Yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesidir. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiştir. Bugün basit ve net gözüken bir kavram gibi kullanılabildiği gibi, akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği tartışma konusudur.
Geçmişteki mutlu bir ana duyulan özlemdir. Yunanca "geliş" ve "acı" sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Kavram "Erken Çağdaş Dönem"de melankolinin türevi olarak düşünülmüş ve romantik yazında sıkça kullanılmıştır.
Kamera aracılığı ile elde edilmiş görüntülerin bir ışık aracılığı ile beyaz renkte bir perdeye yansıtılarak film adı verilen sesli veya sessiz hareketli görüntüler elde edilmesi işidir.
Hareketli görüntülerin seri şekilde gösterilmesi ile ortaya çıkan bir yapıttır. Filmler, gerçek insan ve objelerin kamerayla kayıt edilmesiyle veya animasyon teknikleri, özel efektler gibi teknikler ile her iki unsurun yaratılmasıyla ortaya çıkar.
(1990'lar) 20. yüzyıl ve 2. milenyumun son on yılı. Sermaye piyasalarının neoliberalizm yoluyla el değiştirmesi, internet benzeri yeni ortam türlerinin yayılmaya başlaması, Sovyetler Birliği'nin dağılması, ekonomik ve siyasi gücün dünya ülkeleri arasında yeniden paylaşılmasıyla sonuçlanmıştır. 1990'lar modernitenin sonu, postmodern çağın başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
(2000'ler) 20. yüzyıl sona ermiş, 21. yüzyıl başlamıştır. Soğuk Savaş sonrası 90'larda olduğu gibi dünya devletleri arasında küreselleşme büyük ölçüde hız kazanmıştır. İnternet ve sosyal sitelerin dünya çapında yaygınlaşmış olması küreselleşme ile beraber kültürler ve bireyler arası ilişkilerin gelişmesine büyük etken olmuştur.