Kendini seviyor gibi ye. Ne fazla ne eksik. Vücudunu yok saymadan, ona ceza vermeden, onu hak etmeyi beklemeden. Açken doyur, tokken dur. En temel sevgi eylemi, ihtiyaç duyduğun şeyi zamanında vermektir. Yemek, bunun en saf ve en kolay anlaşılır biçimi. Ama çoğu zaman en çok bozulmuş olanı da bu. Eğer kendine değer veriyorsan, onu sürekli şekerle avutmazsın; ama aç da bırakmazsın. Dengeyle, farkındalıkla, şefkatle.
Kendini seviyor gibi hareket et. Koşmak zorunda değilsin, ama hareket etmelisin. Eklemlerini sabit bırakarak değil, vücuduna “sen varsın ve önemli bir şeysin” mesajını vererek yaşa. Sandalyeye gömülmüş bir günün ardından beş dakikalık yürüyüş, bazen bir psikoterapi seansı kadar iyileştirici olabilir. Çünkü hareket, yaşadığını hatırlatır. Kendini sevdiğini hatırlatır.
Kendini seviyor gibi konuş. İçinden geçen cümlelere dikkat et. “Yine beceremedim” dediğinde, bunu bir başkasına söyleseydin nasıl duyulurdu? İçerideki ses senin çocuk halinle hâlâ konuşuyor olabilir. Ona bağırmak yerine, onunla yeniden tanış. Kendini seviyorsan, ses tonun yumuşar. Eleştirin bile daha dürüst ama daha adil olur.
Ve en önemlisi: kendini seviyor gibi davran. Gün içinde verdiğin kararların, attığın adımların, kabul ettiğin şeylerin tamamı bir sinyal taşıyor. Bu sinyal, çoğu zaman senden başkasına değil, yine sana. “Ben buna layığım” dediğin yerde başlar davranış. Ne kadar uyuduğun, nasıl çalıştığın, kimlerle vakit geçirdiğin, neye evet neye hayır dediğin. Hepsi, kendini sevmekle ilgili gerçek birer sınav.
Bu cümle bir öneri değil, bir pusula: Kendini seviyor gibi yaşa.
Çünkü bunu gerçekten yapmaya başladığında, yalnızca kendin değişmezsin; çevren de, ilişkilerin de, üretimin de başka bir tonda akmaya başlar. Sağlıkla, özsaygıyla ve daha az çabayla.
Sanki bunu benim için yazmış diye düşünüyorsun ya. Evet, bu yazı gerçekten de senin için.
💬 Ne Düşünüyorsunuz?