Muazzez İlmiye Çığ, dünyaca ünlü bir Sümerolog, bilim insanı ve tarihçi. 20 Haziran 1914’te Bursa’da doğdu. 1’inci Dünya Savaşı’nın başlama nedeni olarak kabul edilen Arşidük Franz Ferdinand suikastinin olduğu gün henüz 8 günlük bir bebekti. Osmanlı İmparatorları Mehmet Reşat ve Vahdeddin döneminde yaşadı. 1’inci Dünya Savaşı’ndan, Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’in kuruluşundan, Atatürk’ün devrimlerine kadar Türkiye tarihinin en önemli ve zor zamanlarına şahitlik etti. Genç Cumhuriyet’in kadınlara tanıdığı fırsatlardan yararlanarak, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin ilk mezunlarından biri oldu. Haziran ayında 106 yaşına giren Muazzez İlmiye Çığ, Mersin’de kızı Esin Çığ ile birlikte yaşadığı evinde Deutsche Welle Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
06.44: Dünyada böyle bir fakülte yok en önemlisi, hala da yok. Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi çok önemli. İşte bu fakülte kurulduktan sonra oradan gelen hocalar Almanya’dan sürülen, yani Almanya’da Yahudi oldukları için kabul edilmeyen hocaları biz kabul ettik.
12:17: Şimdi gelen o profesörler, canlarını kurtarmak için geldiler bize. Ama biz onlara eğitim imkanı sağladık, eğitim yapabilecek imkanı sağladık. Onlar son derece mutlu oldular bundan dolayı. Bu çok önemliydi onlar için.
13.51: Mecbur oldular. O zaman Türkiye Cumhuriyeti’nden haberleri yok. Daha 10 yıllık bir şeyiz. Gidebilecekleri her yere müracaat ediyorlar. Bunların içinde en önemlisi göçmen memleketi olan Amerika, Amerika bile kabul etmiyor onları. Hiç birisi kabul etmiyor, Hitler korkusu diyor. Onun üzerine kalıyorlar. Bunlar dernek kuruyorlar evvela. Bu dernek vasıtasıyla bütün milletlere müracaat ediyorlar. Hiç kimse kabul etmiyor. Müracaat ediyorlar. Atatürk de hemen gelsinler diyor.
15.23: Onlarla 1933’te bir antlaşma yapılıyor. Ben onu okuduğum zaman ağladım. Niye ağladım biliyor musunuz? Gözümden yaş geldi, hala da gelir. 10 yıllık bir devletiz daha. Herkes Hitler’den korkuyor. Burada yazıyor, bu şahıslar ister sokakta, ister hapiste olsun, bunlar artık Türk hükümetinin memurudurlar. Alman hükümetinin onları göndermekte herhangi bir şey yapacaklarını tahmin etmiyoruz. Şayet mani olmaya kalkarlarsa, biz nasıl halledileceğini biliyoruz. Yahu 10 yıllık bir devlet bu. Bunu ben okuduğum zaman ağladım. O kadar heyecanlandım.
18.39: Bir sene sonra aklı başına geliyor Hitler’in. Diyor ki, gönderin onları, ben size daha iyisini göndereceğim. Göndermedi. İnanın son ana kadar uğraştılar. Gestapo gönderdiler. 1940’larda Gestapo’lar geldi. Hakikaten hükümetimiz çok güzel dayandı bunlara. Savaştan sonra ancak yollar açıldı.
20.40: Onu Allah bir daha çocuklarımıza göstermesin, yani göstermesin, hep dua ettim. İnönü bozgunundan Yunanlılar Pazarcık’a kaçtılar. Biz oradaydık. Babam orada öğretmendi. Yunanlı kaçıp gelirken, babam mektebin bayrağını eve getiriyor. Kocaman bayrak. Annem diyor ki, ne yaptın seni öldürecekler? Bayrağı mı çiğnesinler diye hanım, getirdi onu, çok iyi hatırlıyorum.
23.10: İnsanların ayaklarında çarık yoktu. Askerin elbisesinin yapıldığı fabrikalar düşmanlar tarafından işgal edilmişti. Halk ne yaptıysa onu giydi gitti ve onunla kazandık.
31.00: Hakikaten o devrimin ters devrimini yaşamadık. Onun içine sindik. Devrim bizim içimizdeydi sanki. Ben şimdi ona şaşıyorum.
32.47: Kadınlar için kıyafet kanununda bir şey yok. Atatürk diyor ki, “bırakın kadınları, onlar bilirler” diyor. Kadınların hepsi çarşaflı, ben biliyorum, annem de öyleydi. Atatürk valilere, kaymakamlara diyor ki, “Kadınlara ihtar edin, çarşafınızı çıkarın diye” diyor. Ceza yok, mesela şu zamana kadar diye bir şey yok. Kanun falan yok. İnanabiliyor musunuz, kadınlar çarşafları çıkardılar. Korkuyla değil.
34.18: Ben hala şaşıyorum. Nasıl oldu bu işler diye. Nedir bu Atatürk sevgisi, neymiş Atatürk sevgisi. Atatürk’ün her dediği şey gibi oldu. Çünkü Atatürk dediğini yaptı. Yapacağım dedi, insanlardan borç aldı. Ödeyeceğiz dedi zaferden sonra. Arkadaşları güldü zafer deyince. Hangi zafer? Aldırmadı, zaferden sonra hepsinin borcunu ödedi. Verdiği sözü yaptı. Yalan söylemedi, doğru söyledi, doğrusunu yaptı. Onun için halk ona inandı, o ne derse inandı. Bunun kadar önemli bir şey yok.
35.35: Ben bunu söylüyorum da bana gülüyorlar. Ben diyorum bugün devrimimizin en yüksek çağındayız. Çünkü o gün çarşaflı olan o kadınımız, okuma yazma bilmeyen, hiçbir şeyden haberi olmayan kadınımız, bugün bilimde, sanatta, ticarette, ekonomide, medyada, her sahada üstün birer başarı aldılar.
36.31: Hangi gruba bakarsan orada başarılı kadın görüyoruz. Bu ne demektir. Devrimimizin en yüksek çağındayız biz. O bakımdan ben çok mutluyum. Evet, buna karşı olan yobazlar var. Ama onları yok edeceğiz muhakkak ki. Yine kadınlar yok edecek onları.
38.32: Her şeyi borçluyuz. O olmasaydı biz olmayacaktık. Hala çarşaf altında olacaktık. Onun sayesinde olduk böyle.
00.52: Mesela yazı devrimi, öğretmenler hemen öğrendiler ve gönüllü olarak halka öğretmeye kalktılar. Millette büyük bir heves vardı, büyük bir istek vardı. Yani yeniliğe, yükselmeye büyük bir heves vardı. O’nun için herkes el ele vermiş vaziyetteydi.
02.55: Aslında Kuran’da örtüyle ilgili fazla bir şey yok, hiçbir şey yok. Sonradan uyduruyorlar. Kuran’ı açın, bakın yok.
03.17: Sümer mabetlerinde vaktiyle seks yapan kadınlar var. Onlara biz fahişe demiyoruz. Onlar kutsal kadın sayılıyor. Yani mabette kutsal olarak kabul ediliyor. Bu çok önemli. Onlar bir nevi eğitici gibi. Gılgamış’ın arkadaşı var, ormanda yetişen adam. Onu adam etmek için, insan yapmak için mabetten böyle bir kadın getiriyor. O kadın ona yemeyi, içmeyi, giymeyi ve seksi öğretiyor. Bu çok önemli. O zaman demek ki seks mühim bir şey. Böyle ayıp mayıp da değil. Bu tanrısal bir şey olarak kabul ediliyor.
04.39:Şimdi böyle kadınların başlarına bir örtü örterek, kendilerini diğer rahibelerden ayırıyorlarmış. Sonra 1600’lerde bir Asur Kralı çıkıyor, diyor ki bundan sonra bütün evli ve dul kadınlar dışarı çıkarken başlarını örteceklerdir. Kızlar ve sokak fahişeleri örtemeyecektir. Bunu ilk Yahudiler alıyor. Hala onlar evlendiklerinde başlarını örtüyorlar. Yani bu adet Yahudilere geçiyor, hatta Romalılarda başörtüsü var. Onlarda da başörtüler var. Başörtü yani saygınlığı ifade ediyor. Hititlerde aynı şekilde saygınlığı ifade ediyor.
09.21: Rezalet, işte o tarikatlar böyle yapıyormuş. Bu tarikatlar ne türlü şeyleri var. 9 yaşında çocuk evlenebilir. Bunlar olacak şeyler mi? Bu zamanda artık yapılacak şey değil.
09.44: Sümerlerde bile diyor. 4000 yıl önce ben diyor, küçük bir kızla evlenecek kadar aptal değilim diyor. Tabletlerde yazıyor.
11.34: Bunların yeniden kapanması lazım. Çünkü Kuran’da zaten yazıyor. Yollara ayrılmayın, tarikatlara ayrılmayın diyor. Kuran madem bizim dinimizin kitabıdır, onu tutmaları lazım. Niye ayrılıyorsunuz. Mezheplere ayrılmamak lazım. Kuran ne yazıyorsa ona göre şeydir.
12.04: Kuran’ın Türkçesini okutmadılar. Atatürk’ün en büyük faydası dinimize, Kuran’ı dilimize tercüme etmesi oldu. Farsça’ya tercüme edilmiş Kuran, bütün dillere tercüme edilmiş, Türkçe’ye tercüme edilmez. Neden edilmesin ya?
13.24: Kuran’ın herkese Türkçe’sini okutmak lazım. Ben konferanslarımda hep onu demişimdir. Kuran’ın Türkçe’sini, Atatürk’ün nutkunu okuyun. Evvela bu ikisini okuyun, bakın ne olacak.
13.56: O günü hiç unutmuyorum.
14.27: Birden bire ölüm haberi geldi. Nasıl bir vaveyla koptu. Bütün arkadaşlar, kız erkek, herkes birbirine sarılıp ağlıyor. Babamız gitti diye. Bakın bugün de ağlıyorum. O kadar fena olduk. O günler ağlamayan kimse kalmadı. Ne kadar çok seviliyormuş.
16.59: Hakikaten muazzam bir millet. Bir kere yazıyı icat etmişler ve her alanda kullanmışlar. Bilim yapmışlar, matematiği yapmışlar, astrolojiyi yapmışlar. Bunlar hep Yunanlılarda deniyordu. Şimdi bunların hepsi Sümerlerde çıktı.
18.21: Yok, ben ona inanmıyorum. Ben bunlara inanmıyorum uzayla ilgili. Çünkü bugün uzay, saniyesi saniyesine kontrol altında. Ölen yıldızları, doğan yıldızları buluyorlar. Böyle bir şey olsa muhakkak görecekler.
20.00: Daha çok evvel Atatürk’e diyorlar, “Sümerler Türk’tür.”, “Kanıtlayın” diyor, kanıt istiyor.
25.30: Sümer tabletlerinin hepsi kazılardan çıkmadı. Bazı bilinmeyen birçok şeyler de var.
26.39: Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar çok büyük ilerleme var.
27.48: İlk zaman hiçbir şey yoktu. Ne kadar çok şey yapıldı o zaman. Ama ne yazık ki bunlar yok ettiler. Fabrikalar, bilmem neler, yanıyorum, içim yanıyor. Ama hepsi yapılabilir. Çünkü öyle güzel beyin yetişti ki, evet dışarıya kaçıyor. Yarın bir gün memlekette bir huzur olsun hepsi gelir.
29.21: Ben de tahmin etmiyorum bu kadar yaşayacağımı. Bilmiyorum neden. İstemiyorum inanın. Artık uzun yaşamak istemiyorum.
30.34: Gençlere çok iş düşüyor, ama gençlerin kabahati yok. Birisi gençlere laf söylerse bağırırım. Gençlere hiç laf söyletmedim hayatımda. Evvela gençlere ne verdik? Biz gençlere bir şey veremedik ki.
Bunun gibi yüzlerce enfes içerikten oluşan, çok gelişmiş nostalji arşivini göster.
Türkiye Haberleri arşivine göz atabilirsiniz.
💬 Galeri Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?