Bazı fikirler yalnızca heyecan vermez, aynı zamanda korkutur. Kalbinin hızlı atmasına, ellerinin terlemesine, zihninin “ya olmazsa?”larla dolmasına neden olur. Ve işte tam da bu his, o fikrin denemeye değer olduğunu gösteriyor olabilir. Çünkü gerçekten önemli olan şeyler, çoğunlukla konfor alanının dışında durur.
Korku genellikle yanlış anlaşılır. Sanki kaçılması gereken bir uyarıymış gibi. Oysa korku, büyümenin işaretidir. Yeni bir adım, bilinmeyen bir yol, alışılmadık bir meydan okuma… Bunların her biri korkutur çünkü kesinlik içermez. Ama aynı zamanda gerçek dönüşümler de bu belirsizliklerin içinden geçerek mümkün olur.
İnsan çoğu zaman başarısız olmaktan çekinir. Oysa asıl kayıp, hiç denememekte gizlidir. Çünkü denemediğin sürece neye dönüşebileceğini, hangi kapıların açılabileceğini ya da aslında ne kadar güçlü olduğunu asla öğrenemezsin. Başarısızlık bir sonuçtur; geçicidir. Ama pişmanlık, çoğu zaman kalıcı olur.
“Seni korkutuyorsa, denemek için iyi bir şey olabilir.” Bu cümle, sadece cesaretle ilgili değil; sezgiyle ilgilidir. Çünkü içten içe bir şeyin seni heyecanlandırdığı kadar ürküttüğünü fark ettiğinde, o yolun sana ait olabileceğini de hissedersin. Ve bu his, takip edilmesi gereken en değerli pusuladır.
Bugün, adım atmadığın her şey yarın “acaba”ya dönüşebilir. Ve hayatta en zor yüzleşmeler, “deneseydim ne olurdu?” sorusuyla gelir. Bu yüzden denemek, sadece bir eylem değil; kendine duyulan saygının da bir ifadesidir. Korkunu tanımak ama onun seni durdurmasına izin vermemek, özgürlüğün ilk adımıdır.
Korkudan değil, kayıtsızlıktan kaç. Başarısızlıktan değil, fırsatları yok saymaktan kork. Çünkü hayatta gerçek kayıp, yola hiç çıkmamaktır.
💬 Ne Düşünüyorsunuz?