Menü Kapat 🏠 Anasayfa 🔍 Ara 🔀 Rastgele 🚀 İçerik Ekle
📹 Videolar ☑️ Listeler 🪶 Blog 🖼️ Galeriler 🗞️ Haberler 🌟 Editörden 🌍 Keşfet
🗄️ Tüm Kategoriler
ℹ️ Hakkında ve İletişim 🪢 Takip Et
Rastgele Ara
Takip Et Takip Et Twitter (X) Paylaşımlar Twitter (X) Duyurular Facebook Instagram Pinterest TikTok YouTube LinkedIn RSS Bundle Haber Google News Feedly
🚀 İçerik Ekle
Türkiye
Türkiye veya resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti, kıtalararası bir ülkedir ve topraklarının...
Türkiye
Türkiye veya resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti, kıtalararası bir ülkedir ve topraklarının...
08.01.2024 21:24 - Güncellendi: 18.01.2024 18:34
5/5 ★★★★★ · 1 Oy

Türkiye veya resmî adıyla Türkiye Cumhuriyeti, kıtalararası bir ülkedir ve topraklarının büyük bir kısmı Anadolu’da, küçük bir kısmı ise Balkan Yarımadası’nın güneydoğu uzantısı olan Trakya’da yer alır. Türkiye’nin komşuları şunlardır: Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan, Ermenistan, İran, Azerbaycan, Irak, Suriye, Kıbrıs, Ege Denizi, Akdeniz, Karadeniz ve Marmara Denizi ile çevrilidir.

Türkiye’nin tarihine bakıldığında, Yontma Taş Devri’nden itibaren bu topraklarda çeşitli medeniyetlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Selçuklu Türklerinin Anadolu’yu fethetmesiyle birlikte İslamlaşma ve Türkleşme süreci başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, 14. yüzyılda Balkan fetihleriyle güçlenmiş, 1453’te İstanbul’u fethederek Bizans İmparatorluğu’na son vermiş ve imparatorluk haline gelmiştir. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyılın sonlarına doğru çeşitli iç ve dış sorunlarla karşılaşmış, Tanzimat ve Meşrutiyet dönemleri gibi reformlarla modernleşme çabalarına girişmiştir.

I. Dünya Savaşı’nda yenik düşen Osmanlı İmparatorluğu’nun işgali sonrasında, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğindeki Kurtuluş Savaşı kazanılarak Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuş ve cumhuriyet ilan edilmiştir. Türkiye, çağdaş bir ulus devleti oluşturmak amacıyla bir dizi reform gerçekleştirmiştir. Bu reformlar arasında 1928’de Türk alfabesinin Latin alfabesine geçirilmesi, 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması gibi önemli adımlar bulunmaktadır.

Günümüzde Türkiye, demokratik, laik ve üniter bir cumhuriyet olarak yönetilmektedir. Başkenti Ankara olan Türkiye, birçok uluslararası örgüt ve topluluğa üyedir. Türkçe, resmî dilidir ve nüfusun büyük çoğunluğu Sünni Müslümanlardan oluşmaktadır. Türkiye, hem Asya hem de Avrupa kıtaları arasında jeostratejik bir konuma sahiptir ve bölgesel bir güç olarak önemini korumaktadır.

Türkiye’nin adı, “Türk” etnik kimliğinden gelmektedir. Günümüzde kullanılan “Türkiye” kelimesinin orijinali, 12. yüzyılda İtalyanlar tarafından Orta Çağ Latincesi kullanılarak “Turchia” veya “Turcmenia” şeklinde oluşturulmuştur. Aynı dönemde Orta Çağ’ın Alman seyyahları bölgeyi “Turkei” veya “Tirkenland” şeklinde, Fransızlar ise “Turquie” şeklinde adlandırmışlardır.

Türk kelimesinin Yunanca karşılığı olan “Tourkia” (Yunanca: Τουρκία), Bizans İmparatoru ve bilgini VII. Konstantinos tarafından “De Administrando Imperio” kitabında kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ise, kendi döneminde diğer ülkeler tarafından ara sıra “Türkiye” veya “Türk İmparatorluğu” şeklinde tanınmıştır.

Anadolu’nun tarihine dair bilinen en eski arkeolojik bulgular, Gediz Nehri’nde keşfedilen ve yaklaşık 1.24 ila 1.17 milyon yıl öncesine tarihlenen taş bir alettir. Anadolu’nun güneyi ve güneydoğusundaki ilk bilinen yerleşimler genellikle Eski Taş Çağı’na kadar gitmektedir. Göbeklitepe, MÖ 9600 civarına kadar uzandığı tahmin edilen, dünyanın bilinen en eski insan yapımı yapısıdır. Çatalhöyük, MÖ 7500’e veya MÖ 5700’e dayandığı düşünülen Orta Anadolu’daki en büyük ve en iyi korunmuş yerleşim yeridir. Ayrıca, MÖ 8200 ila 6000 arasında kurulduğu tahmin edilen Çayönü yerleşkesi de bu döneme örnektir. Troya ise Cilalı Taş Devri’nde başlayan yerleşimlerle Demir Çağı’na kadar devam etmiştir.

Eski Anadolu milletleri arasında Hatti ve Hurri toplulukları ilk sakinler olarak bilinir. MÖ 2300 civarında yaşayan bu iki toplum, Hititlerin MÖ 2000-1700 yıllarında Anadolu’ya gelmesiyle yerlerini Hititlere bıraktı. Hititler, MÖ 13. yüzyılda bölgede büyük bir krallık kurarak hâkimiyet kurdular. Asurlular da MÖ 1950’den MÖ 612’ye kadar güneydoğu Anadolu’yu fethedip yerleştiler. Urartular, Asurluların kuzeyinde güçlü bir rakip olarak ortaya çıktı, ancak MÖ 590’da Medler tarafından yıkıldı.

Hitit İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Frigler, MÖ 7. yüzyılda Kimmerlerin saldırısına kadar Anadolu’da hakimiyet kurdular. Frigya’nın ardından Lidya, Karya ve Likya devletleri bölgede güç kazandı. Lidyalılar özellikle ekonomi alanında öne çıktı ve MÖ 546’da Büyük Kiros’un liderliğindeki Ahameniş İmparatorluğu tarafından fethedilene kadar Batı Anadolu’da varlıklarını sürdürdüler.

MÖ 1200’lerde Anadolu sahilinde, Aiol, İyon ve Yunan yerleşimleri büyük ölçüde başlamıştır. Bu dönemde Milet, Efes, Smyrna ve Byzantium gibi önemli şehirlerin kurulduğu görülmektedir. Yunan kolonicileri tarafından MÖ 657’de Megara kenti kurulmuştur. Aynı dönemde, MÖ 6. yüzyılda, Türkiye’nin doğu bölgelerinde Ermeni Orontid Hanedanı tarafından bir devlet kuruldu.

Anadolu, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda Ahameniş İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiştir ve bu durum, Makedonya Kralı Büyük İskender’in MÖ 334 yılındaki fetihlerine kadar devam etmiştir. İskender, Anadolu’nun içlerine kadar ilerlemiş ve bölgeyi fethetmiştir. Büyük İskender’in ölümünün ardından, İskender’in generalleri arasında bölünmüş ve küçük Helenistik krallıklar ortaya çıkmıştır. Bu krallıklar, MÖ 1. yüzyıl ortalarında Roma Cumhuriyeti’nin bir parçası haline gelmiştir.

Büyük İskender’in Helenleştirme hareketi Roma İmparatorluğu döneminde hız kazanmış ve Anadolu’da daha önce var olan diller ve kültürler Yunanca dil ve kültürüyle değişmiştir. Roma İmparatoru I. Konstantin, 324 yılında başkenti Byzantium’a taşıyarak şehrin adını Nova Roma olarak değiştirmiştir. Roma İmparatorluğu’nun bölünmesi sonucunda Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu olarak anılmış ve günümüz Türkiye topraklarının önemli bir kısmında hakimiyet kurmuştur. Bizans İmparatorluğu, Osmanlı Türklerinin İstanbul’u fethettiği 1453 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.

Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi gelişmeleri geniş kapsamlı ve karmaşık bir dönemi içermektedir. Bu özet içinde Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan itibaren önemli olaylara odaklanılmıştır:

Oğuz Türkleri, Müslüman olduktan sonra 9. yüzyılda Hazar Denizi ile Aral Gölü’nün kuzeyine yerleşmeye başlamışlardır. 10. yüzyıl itibarıyla Selçuklular, atalarının vatanı Orta Asya’dan batıya göç ederek Büyük Selçuklu Devleti’ni kurmuşlardır.

11. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklular, Anadolu’nun doğu bölgelerine yerleşmeye başlamış ve 1071’de Malazgirt Meydan Muharebesi’nde Bizans İmparatorluğu’nu mağlup ederek Anadolu’yu fethetmişlerdir. Bu zaferle birlikte Anadolu, Türkleştirme ve İslamlaşma sürecine girmiştir.

Anadolu Selçuklu Sultanlığı’nın parçalanmasının ardından, Anadolu’da diğer Türk beylikleri ortaya çıkmıştır. Moğol istilası sonrasında Osmanlılar, Söğüt ve Bilecik çevresinde kurulan Osmanoğulları Beyliği ile bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

Osmanlılar, zamanla genişleyerek Anadolu, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Levant üzerinde hâkimiyet kurmuşlardır. 1453 yılında II. Mehmed liderliğindeki Osmanlılar, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’i fethederek imparatorluğun zirvesine ulaşmışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu, 16. ve 17. yüzyılda geniş topraklara yayılarak büyük bir güç haline gelmiştir. Ancak 1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması ile gerilemeye başlamış ve Batı Avrupa’daki gelişmelere ayak uyduramamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyılda iç sorunlarla boğuşmuş, dış borçlanma ve toprak kayıpları gibi zorluklarla karşılaşmıştır. 20. yüzyılın başlarında, imparatorluğun ekonomisi kötüleşmiş ve çeşitli etnik gerginlikler ortaya çıkmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri’nin yanında girmiş, ancak savaştan mağlup ayrılmıştır. Savaşın ardından Ermeni Sorunu ve diğer etnik gerginliklerin yanı sıra Sevr Antlaşması gibi olaylarla karşılaşmıştır.

Sonuç olarak, 1920’de imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi olarak sona ermesine yol açmıştır. İmparatorluk toprakları üzerinde yeni devletler kurulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında ilan edilmiştir.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı oldu. Ankara’da 23 Nisan 1920’de ilan edilen Türk rejimi, eski Osmanlı’dan yeni Cumhuriyet siyasi sistemine yasal geçişi sağlamıştır. Bu dönemde Türk Ulusal Hareketi, Sevr Antlaşması’nın getirdiği şartları iptal edip Mîsâk-ı Millî sınırları içinde kalan ülke topraklarının bütünlüğünü koruma amacı güderek Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır.

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923’te imzalanarak Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı niteliğindeki yeni Türk devletinin uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır. Antlaşma, Türkiye’nin kendi toprakları üzerindeki egemenliğini güvence altına almıştır. Bu süreçte, İtilaf Devletleri’nin Türkiye’yi işgali sona ermiş, son İtilaf birlikleri 4 Ekim 1923’te İstanbul’dan çekilmiş ve 6 Ekim 1923’te Türk birlikleri şehre girmiştir.

29 Ekim 1923’te yeni başkent Ankara’da resmen Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olarak bu dönemde laiklik ilkesini benimseyerek bir dizi devrimi hayata geçirmiştir. Bu devrimler arasında saltanatın kaldırılması, hilafetin lağvedilmesi, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması, Latin alfabesinin kabul edilmesi gibi önemli adımlar bulunmaktadır.

Türkiye, II. Dünya Savaşı’nda uzun süre tarafsız kalmış, ancak savaşın son aylarında 23 Şubat 1945’te Müttefik Devletler’in yanında yer almıştır. 26 Haziran 1945’te Birleşmiş Milletler’in kurucu üyelerinden biri olmuştur. Türkiye, Kore Savaşı’na (1950-53) Birleşmiş Milletler kuvvetleriyle katılarak 1952 yılında Sovyetler Birliği’ne karşı NATO’ya üye olmuştur.

Türkiye’nin siyasi tarihinde çok partili demokrasi dönemi, 1945 yılında başlamış, ancak 1960 ve 1980 askerî darbeleri ve 1971 ve 1997 muhtıraları gibi olaylarla kesintiye uğramıştır. Türk siyasetinde önemli liderler arasında Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal ve Tansu Çiller gibi isimler bulunmaktadır.

1980’li yıllardan itibaren Türkiye ekonomisinin liberalleşmesiyle ülke, ekonomik büyüme ve siyasi istikrar elde etmiştir. Ancak PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) ayaklanma ve saldırı kampanyaları, Türk hükûmetleri ile çatışmaya yol açmıştır. 2013 yılında Gezi Parkı protestolarıyla başlayan hükûmet karşıtı gösteriler, bazı bölgelerde şiddetlenmiş, ancak hükûmet tarafından bastırılmıştır.

Türkiye, 15 Temmuz 2016’da bir darbe girişimi yaşamıştır. Bu olayın ardından gerçekleşen anayasa değişikliği referandumuyla Türkiye, parlamenter sistemden vazgeçip icracı bir başkanlık sistemine geçmiştir. Bu süreçte 2017’de yapılan referandum sonucunda Türkiye, laiklik ilkesini savunan ve Atatürk’ün ilkelerine bağlılığını vurgulayan bir yönetim altında ilerlemiştir.

Türkiye, idari açıdan üniter bir devlet yapısına sahiptir. Bu, ülkenin merkezi hükûmetinin geniş bir yetkiye sahip olduğu ve yerel yönetimlerin sınırlı yetkilere sahip olduğu anlamına gelir. Türkiye’de idari birimler genellikle üç kademede düzenlenmiştir: iller, ilçeler ve köyler/beldeler.

1. İller: Türkiye’nin en büyük idari birimleridir ve 81 il bulunmaktadır. İller, valiler tarafından yönetilir.

2. İlçeler: İllerin altında yer alan ikinci düzey idari birimlerdir. Türkiye genelinde 973 ilçe bulunmaktadır. İlçeler, kaymakamlar tarafından yönetilir.

3. Beldeler ve Köyler: İlçelerin altında yer alan yerleşim birimleridir. Belediyeler ve köyler, belde belediyeleri ve köy muhtarları tarafından yönetilir.

Türkiye’nin coğrafi, demografik ve ekonomik özellikleri göz önüne alınarak, ülke yedi coğrafi bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgeler:

1. Marmara Bölgesi
2. Ege Bölgesi
3. Akdeniz Bölgesi
4. İç Anadolu Bölgesi
5. Karadeniz Bölgesi
6. Doğu Anadolu Bölgesi
7. Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Bu bölgelerin yanı sıra, Türkiye’nin çeşitli coğrafi bölgelerini daha detaylı bir şekilde tanımlamak için 21 alt bölge belirlenmiştir.

Yerel yönetimler genellikle kendi bölgelerinde hizmet sunmak amacıyla kurulmuştur ve geniş yetkilere sahip değildirler. Türkiye’deki yerel yönetimlerin liderleri, genellikle valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ve köy muhtarları gibi görevlilerdir. Bu liderler, merkezi yönetim ve yerel halk arasında bir köprü işlevi görmektedirler.

Türkiye, temsilî demokrasiyi benimseyen, çok partili bir sisteme sahip üniter bir devlettir. Türk siyasi sistemi, 1982 yılında referandumla onaylanan mevcut anayasaya dayanmaktadır. Anayasa, devletin ideallerini, yönetim standartlarını ve vatandaşların hak ve yükümlülüklerini belirler.

Türkiye’nin siyasi sisteminde, vatandaşlar ülkesel, il ve yerel olmak üzere üç yönetim düzeyine tabidir. Yerel yönetimlerin görevleri genellikle belediye yönetimleri ve ilçeler arasında paylaştırılır. Türkiye, idari birimler açısından 81 ile bölünmüştür.

Devlet, kuvvetler ayrılığı prensibi ile düzenlenmiştir ve yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç ana kola ayrılmıştır:

1. Yasama: Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama organıdır. Meclis, kanunları yapma, değiştirme ve kaldırma yetkisine sahiptir. Ayrıca bütçe ve kesinhesap kanun tekliflerini görüşme ve kabul etme, para basılmasına ve savaş ilanına karar verme gibi görevlere sahiptir. Meclis ayrıca hükûmet üyelerini görevden alabilme yetkisine sahiptir.

2. Yürütme:Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin başkanı ve yürütme organının başıdır. Cumhurbaşkanı, ordunun başkomutanıdır, kanun teklifini veto edebilir, kabine üyelerini atar, cumhurbaşkanlığı kararnamelerini çıkarabilir ve milletlerarası antlaşmaları onaylar.

3. Yargı:Türkiye’de yargı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi gibi yüksek mahkemeler tarafından temsil edilir. Anayasa Mahkemesi, kanunların anayasaya uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Diğer yüksek mahkemeler ise adli ve idari yargı alanlarında nihai karar merciileridir.

Meclis, 600 milletvekilinden oluşur ve her biri beş yıllık bir dönem için bir seçim bölgesini temsil eder. Cumhurbaşkanı ise doğrudan halk tarafından beş yıllık bir dönem için seçilir. Cumhurbaşkanı iki dönemden (10 yıl) sonra yeniden aday olamaz. Anayasa Mahkemesi üyeleri, on iki yıllık bir süre için seçilir ve altmış beş yaşını doldurduklarında emekli olmak zorundadırlar.

Türkiye’de seçimler altı yönetim kademesi için düzenlenir: ulusal düzeyde meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimleri, yerel düzeyde büyükşehir ve ilçe belediye başkanlıkları ile il veya belediye meclisi üyelikleri, ayrıca muhtarlar seçimleri. 18 yaşını doldurmuş her Türk vatandaşı, oy kullanma ve aday olma hakkına sahiptir. Genel oy hakkı her iki cinsiyet için Türkiye’nin her yerinde uygulanmaktadır.

Seçim sistemine göre, Türkiye’de 88 seçim bölgesi bulunmaktadır. Her bölgeden aday olan 18 yaş üstü kişiler, beş yıl aralıklarla düzenlenen liste usulü çoğunluk seçim sistemiyle milletvekili olarak seçilir. Ülkede %7 seçim barajı uygulaması vardır ve bu, partilerin meclise girebilmesi için gereken oy oranını belirler. Küçük partiler, %7’lik seçim barajını aşmak için diğer partilerle ittifak kurabilirler, ve ittifakın toplam oyunun %7’yi geçmesi yeterlidir. Ancak, bağımsız adaylar seçim barajına tabi değildir.

Türkiye’de siyasi sahada çok partili bir sistem bulunmaktadır. Sağda Demokrat Parti (DP), Adalet Partisi (AP), Anavatan Partisi (ANAP) ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) gibi partiler etkili olmuştur. Sol tarafında ise Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) ve Demokratik Sol Parti (DSP) gibi partiler önemli rol oynamıştır. Siyasi partiler muhafazakârlık, milliyetçilik, liberalizm, İslamcılık, sosyalizm, Kemalizm veya laiklik gibi ideolojilere odaklanabilirler.

Şu anda, Türkiye’nin devlet ve hükûmet başkanı olan 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ana muhalefet lideri ise Özgür Özel’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ise Numan Kurtulmuş’tur. Meclis’in 28. dönemi, 2023 genel seçimlerinin ardından başlamıştır ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) en fazla milletvekiline sahiptir. 2028 yılında bir sonraki parlamento seçimleri planlanmaktadır.

Türkiye’de hukuk sistemi, tamamıyla Avrupa kıtasıyla uyumlu hale getirilmiştir. Örneğin, Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu, İsviçre’den alınarak Türk kültürüne uyarlanmıştır. Medeni Kanun, İsviçre’nin medeni kanununun Türk kültürüne uyarlama süreci sonucunda hazırlanmıştır. İdare Hukuku kuralları Fransa’daki muadiliyle benzerlikler taşırken, Ceza Kanunu İtalya’dan alınmıştır.

Türkiye’de güçler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Bu ilkeye göre, yargı gücü Türk milleti adına yalnızca bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından kullanılabilir. Mahkemelerin bağımsızlığı ve kuruluşu, hâkim ve savcıların görev süreleri boyunca güvenliklerinin sağlanması, hâkim ve savcıların görevleri, hâkim ve savcıların denetlenmesi, askerî mahkemeler ve kuruluşu, yüksek mahkemelerin yetki ve görevleri Türkiye Anayasası tarafından belirlenir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142. maddesine göre mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ile yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Türkiye’deki mahkeme sistemi üç ana başlık altında toplanır: Yargı Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Askerî Mahkemeler. Her başlık, birinci derece mahkemeler ile yüksek mahkemeleri bünyesinde barındırır. Ülkedeki adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemek için Uyuşmazlık Mahkemesi kurulmuştur.

Kolluk kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı gibi çeşitli birimlere ayrılmıştır. Tüm kolluk kuvvetleri İçişleri Bakanlığına bağlı olarak hareket eder. Adalet Bakanlığı tarafından Kasım 2008’de açıklanan verilere göre, Türkiye cezaevlerinde bulunan kişi sayısı 100.000’i aşmıştır ve bu sayı 2000’lerin başındaki sayının iki katıdır.

Günümüzde Türkiye, bölgesel gücü, askeri kapasitesi ve diplomatik girişimleri sayesinde önemli bir jeostratejik güç olarak kabul edilmektedir. Türkiye, Avrupa ve Asya kıtalarının kavşak noktasında yer alması nedeniyle stratejik bir konumda bulunmaktadır. Ülke, Birleşmiş Milletler, OECD, İslam İşbirliği Teşkilatı, AGİT, EİT, KEİ, D-8, G-20 ve Türk Devletleri Teşkilatı gibi uluslararası örgütlerin kurucu üyelerinden biridir. Ayrıca Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde 1951-1952, 1954-1955, 1961 ve 2009-2010 yıllarında geçici üye olarak görev yapmıştır.

Türkiye’nin dış politikasında geleneksel olarak Batı’ya yönelik bir eğilim bulunmaktadır. Avrupa ile ilişkiler, Türk dış politikasının merkezi bir unsuru olmuştur. Türkiye, 1949 yılında Avrupa Konseyi’ne üye olmuş, 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık ilişkisi kurmuş ve 1999 yılında Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamıştır. Ancak, Türkiye’nin Kıbrıs Sorunu’nda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni desteklemesi, AB üyelik sürecinde bazı zorluklara neden olmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkiler de Türkiye’nin dış politikasında önemli bir rol oynamıştır. Türkiye, 1952’de NATO’ya üye olarak Soğuk Savaş döneminde ABD ile yakın ilişkiler içinde olmuştur. Sovyet tehdidi ve diğer stratejik faktörler, Türkiye’nin ABD’nin siyasi, ekonomik ve diplomatik desteğinden yararlanmasına neden olmuştur.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilan etti. Türkiye, bu cumhuriyetlerle kültürel ve dilsel bağlarını kullanarak ilişkilerini güçlendirmeye çalıştı. Özellikle Azerbaycan ile ilişkiler, enerji projeleri ve stratejik işbirliği açısından önemlidir.

Türkiye’nin dış politikasında son yıllarda dikkat çeken bir diğer nokta, “Yeni Osmanlıcılık” politikalarıdır. Bu politikalar, Türkiye’nin Orta Doğu’da etkisini artırmaya yönelik çabalarını ifade eder. Ancak, bu politikalar bazı bölgesel sorunlara ve çatışmalara da neden olmuştur, örneğin Suriye İç Savaşı ve Mısır ile ilişkilerdeki gerilimler.

Türkiye, uluslararası alanda Birleşmiş Milletler ve NATO gibi platformlarda çeşitli güçlerin korunmasına destek vermiş, barış güçlerine katkı sağlamış ve farklı coğrafyalarda diplomatik çözümlere katkıda bulunmuştur.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri ve Türk Hava Kuvvetleri olmak üzere üç ana koldan oluşur. Ayrıca iç emniyeti sağlama ve askeri görevleri yerine getirme amacıyla Jandarma ve Sahil Güvenlik gibi birimler de bulunmaktadır. Jandarma, barış zamanında İçişleri Bakanlığı’na, savaş zamanında ise Kara ve Deniz Kuvvetleri’ne bağlıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst düzey birimi olan Genelkurmay Başkanı, cumhurbaşkanı tarafından atanır ve Millî Savunma Bakanı’na bağlı ve ona karşı sorumludur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin millî güvenlik ve ülke savunması için hazırlık konularında sorumlulukları bulunmaktadır.

Türkiye’de askerlik, sağlık sorunu olmayan her erkek Türk vatandaşı için zorunlu bir görevdir. Askerlik süresi, kişinin eğitim durumu ve işine bağlı olarak üç hafta ile altı ay arasında değişmektedir. Vicdanî ret uygulaması bulunmamakta ve askerlik yerine sivil bir alternatif sunulmamaktadır.

NATO’nun bir üyesi olarak Türkiye’nin 2011’deki tahmini konuşlandırılabilir kuvvet sayısı 495.000’dir. Türkiye, Almanya, Belçika, Hollanda ve İtalya ile birlikte NATO’nun nükleer paylaşım politikasının bir parçasıdır. İncirlik Hava Üssü’nde 90 adet B61 nükleer bombası bulunmaktadır, bunlardan 40 tanesi nükleer bir çatışma durumunda Türk Hava Kuvvetleri tarafından kullanılmak üzere tahsis edilmiştir. Bu kullanım ancak NATO’dan onay alınması şartına bağlıdır.

Türkiye, coğrafi konumu bakımından özellikle dikkat çeken bir ülkedir. İki kıtada yer alan topraklarıyla bir Avrasya ülkesidir. Topraklarının büyük bir çoğunluğu, %97’si Asya üzerindedir ve bu kısım Anadolu olarak adlandırılır. Kalan %3’lük kısım ise Avrupa kıtasında bulunur ve Doğu Trakya olarak adlandırılır. Türkiye’nin Asya ile Avrupa’yı birbirinden ayıran önemli doğal engeller arasında Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı bulunmaktadır.

Türkiye’nin genel toprak yapısı kabaca bir dikdörtgeni andırır. Uzunluğu 1.600 kilometre, genişliği ise 800 kilometredir. Bu topraklar, 36° ve 42° kuzey paralelleri ile 26° ve 45° doğu meridyenleri arasına yayılmıştır. Gölleri de dâhil olmak üzere Türkiye’nin toplam yüzölçümü 783.562 kilometrekarelik bir alanı kaplar. Bu alanın 755.688 kilometrekaresi Asya topraklarını, geriye kalan 23.764 kilometrekarelik kısım ise Avrupa topraklarını oluşturur. Bu özellikleriyle Türkiye, dünyanın en büyük 37. ülkesi konumundadır.

Ülkenin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Batısında Ege Denizi, kuzeyinde Karadeniz ve güneyinde Akdeniz yer alır. Ayrıca kuzeybatıda Marmara Denizi, Türkiye’nin Avrupa kıtasındaki sınırlarını belirler. Avrupa’daki kısmı olan Doğu Trakya’da Yunanistan ve Bulgaristan ile sınırı bulunurken, Asya’daki kısmı olan Anadolu, yüksek bir merkezi plato olup kuzeyde Köroğlu ve Kuzey Anadolu Dağları, güneyde ise Toros Dağları ile çevrilidir. Türkiye’nin doğusuna gidildikçe yükselti artar, bu bölgeler Fırat, Dicle, Aras gibi önemli nehirlerin kaynaklarına ev sahipliği yapar. Ayrıca Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı ve en büyük gölü olan Van Gölü de Doğu Anadolu’da yer almaktadır.

Türkiye’nin coğrafi çeşitliliği, yüzölçümünden iklimine, bitki örtüsünden su kaynaklarına kadar pek çok farklı özelliği içermektedir. Bu coğrafi özellikler, Türkiye’nin biyoçeşitliliği ve ekosistem çeşitliliğine katkıda bulunmuş, aynı zamanda tarih boyunca bölgenin arazisini şekillendiren doğal olayların bir sonucudur.

Türkiye’nin olağanüstü ekosistemi ve habitat çeşitliliği, ülkede geniş bir tür çeşitliliği oluşmasına katkıda bulunmuştur. Anadolu, tarih boyunca tarımın yapıldığı yıllardan itibaren birçok bitkinin anavatanı olmuştur ve günümüzde bu bitkiler Türkiye’de yaşayan insanlar tarafından kullanılmaktadır. Türkiye’nin faunasının çeşitliliği, florasının çeşitliliğinden bile daha fazladır. Tüm Avrupa genelindeki hayvan türlerinin sayısı 60.000 iken, bu rakam Türkiye’de 80.000’den fazladır ve alt türler dahil edildiğinde 100.000’i geçmektedir.

Kuzey Anadolu’da yer alan kozalaklı ve yaprak döken karışık ormanlar, Türkiye’nin kuzeyindeki Kuzey Anadolu Dağları’nın büyük bir bölümünü kaplar ve önemli bir ekolojik bölge oluşturur. Bu bölgenin doğu ucunda Kafkasya karışık ormanları bulunmaktadır. Bu alan, Avrasya yaban hayatına ev sahipliği yapmakta olup, bayağı atmaca, kaya kartalı, şah kartal, küçük orman kartalı, kafkas kara orman tavuğu, kara iskete ve duvar tırmaşık kuşu gibi birçok hayvanı barındırmaktadır. Kuzey Anadolu Dağları ile Karadeniz arasındaki dar kıyı şeridinde ise Euxine-Kolşik yaprak döken ormanları gibi nadir bulunan ılıman yağmur ormanlarına rastlanmaktadır.

Türkiye’de 40 millî park, 189 doğal park, 31 doğal koruma alanı, 80 yaban hayatını koruma alanı ve 109 doğal anıt bulunmaktadır. Bu alanlar, ülkenin biyoçeşitliliğini ve doğal güzelliklerini korumak amacıyla oluşturulmuş önemli koruma alanlarıdır.

Türkiye’nin başkenti Ankara, çeşitli hayvanlarıyla ünlüdür. Ankara kedisi, Ankara tavşanı ve Ankara keçisi gibi yerel hayvan türleri, başkentin sembollerinden biridir. Van kedisi ise adını Doğu Anadolu’daki Van ilinden alır ve ülkenin diğer ulusal sembollerinden biridir. Türkiye’ye özgü köpek türleri arasında Anadolu çoban köpeği, Kangal, Aksaray Malaklısı ve Akbaş bulunmaktadır. Bu hayvanlar, Türkiye’nin zengin biyoçeşitliliğine ve kültürel mirasına katkıda bulunan önemli unsurlardır.

Türkiye’de üç farklı iklim tipi bulunmaktadır:

Akdeniz İklimi: Genel olarak Ege Denizi ile Akdeniz kıyılarında görülür. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Bu iklim tipine sahip bölgelerde genellikle makilik bitki örtüsü bulunur.

Karadeniz İklimi: Karadeniz kıyılarında görülen bu iklim tipinde, yıl boyunca düzenli yağışlar görülür. Doğal bitki örtüsü ormanlardır. Karadeniz kıyıları, Türkiye’nin yıl boyunca yüksek yağış alan tek bölgesidir.

Geçiş İklimi: Ege Denizi ile Karadeniz’i birbirine bağlayan Marmara Denizi’nin kıyılarında görülür. Marmara bölgesinde denizden gelen hava kütleleri, iç kesimlere ulaşamadan dağlar tarafından engellenir. Bu nedenle, denizin güneyinde Akdeniz, kuzeyinde Karadeniz ve kuzeybatısında karasal iklim özellikleri görülür.

Karasal İklim: İç Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde iç kesimlerde karasal iklim etkilidir. Bu iklimde yıllık ve günlük sıcaklık farkları yüksektir; yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Doğu Anadolu’da sıcaklıklar −30 °C ve −40 °C’ye kadar düşebilirken, batıda kış sıcaklıkları ortalama 1 °C olarak gözlemlenmektedir. Yazları sıcak ve kurak geçer, genellikle Temmuz ve Ağustos en kurak aylardır, sıcaklıklar gün içinde 30 °C’nin üzerine çıkabilir.

Bu çeşitlilik, Türkiye’nin coğrafi yapısının ve konumunun bir sonucudur.

Türkiye, 2021 yılı itibariyle GSYİH (SAGP) sıralamasında 11. sırada ve GSYİH (nominal) sıralamasında 20. sırada yer alıyor. Türkiye, OECD ile G-20 büyük ekonomileri topluluklarının kurucu üyelerinden biridir.

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında 1995’te başlayan Gümrük Birliği, ülkede geniş bir liberalleşme sürecini başlatmış ve dış ticaret politikasının önemli bir unsurunu oluşturmuştur. Türkiye’nin 2014’te ihracatı, önceki yıla göre %4 artarak 157,6 milyar dolar olmuştur. En fazla ihracat yapılan ülkeler Almanya, Irak, Birleşik Krallık, İtalya ve Fransa olarak belirlenmiştir. Ancak aynı yılın ithalatı 242,2 milyar dolar olduğu için 84,5 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı oluşmuştur.

Türkiye, büyük bir otomotiv sanayisine sahiptir ve 2014’te gemi yapımından 1,2 milyar dolar gelir elde etmiştir. Türk markaları arasında Beko ve Vestel, Avrupa’nın en büyük beyaz eşya ve tüketici elektroniği üreticilerindendir. Türk ekonomisinin diğer önemli sektörleri arasında bankacılık, inşaat, ev aletleri, elektronik, tekstil, petrol arıtma, petrokimya ürünleri, gıda, madencilik, demir-çelik ve makine sanayi bulunmaktadır.

Sektörel GSYİH dağılımına bakıldığında, tarımın %8,9, sanayinin %27,3 ve hizmetlerin %63,8 olduğu görülmektedir. Ancak nüfusun dörtte biri hala tarım sektöründe çalışmaktadır. Türkiye’de en zengin kesimin geliri, en yoksul kesimin gelirinin 7,7 katıdır ve nüfusun %15’i yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Türkiye, ekonomisine katkı sağlamak amacıyla 2017 yılında başlattığı yatırım yoluyla vatandaşlık programı ile yabancı yatırımcılara vatandaşlık alma imkanı sunmaktadır. Program, 400.000 $’lık bir gayrimenkul yatırımı karşılığında vatandaşlık alınabilmesini içermektedir.

I. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında, 1923 ile 1983 yılları arasında Türkiye’de devlet, sıkı bir yarı-devletçi yaklaşım benimsedi. Bu dönemde özel sektör katılımı, dış ticaret, döviz akışı ve doğrudan yabancı yatırım gibi konularda çeşitli sınırlamalar getirildi. Başta dış krediler olmak üzere alınan büyük miktarlardaki kredilerle birlikte, devletçilik ilkesine dayalı ekonomik politikalar uygulandı. Ancak, 1983 yılında Başbakan Turgut Özal’ın öncülük ettiği reformlarla birlikte, özel sektörün rolü arttı.

Özal’ın başlattığı reformlar ve büyük dış kredilerle birlikte Türkiye, hızlı bir ekonomik büyüme dönemine girdi. Ancak, bu büyüme süreci 1994, 1999 (Gölcük depremi sonrası) ve 2001 yıllarında yaşanan finansal krizler ve durgunluklar nedeniyle kesintiye uğradı. 1981 ile 2003 yılları arasında Türkiye’nin yıllık GSYİH büyüme ortalaması %4 olarak belirlendi. Kamu açıkları, yolsuzluklar, yüksek enflasyon ve zayıf bankacılık sektörü gibi sorunlarla mücadelede eksik kalan mali reformlar, ekonomik dalgalanmanın artmasına neden oldu.

2001 yılındaki kriz sonrasında dönemin maliye bakanı Kemal Derviş’in liderliğinde başlatılan reformlarla enflasyon düşürüldü, yatırımcı güveni arttı, yabancı yatırım miktarı arttı ve işsizlik oranı geriledi. Türkiye, dış ticaret üzerindeki devlet kontrolünü azaltarak çeşitli pazarlara açıldı, kamu kurumlarını özelleştirdi ve birçok sektörü liberalleştirme çabalarına girişti.

2000’lerin ilk yıllarında yüksek enflasyon kontrol altına alındı, ve bu durum yeni bir para biriminin piyasaya sürülmesine neden oldu. Yeni Türk Lirası, 1 Ocak 2005 tarihinde kullanılmaya başlandı. Türkiye, 2002 ile 2007 yılları arasında ortalama %6,8 büyüme oranıyla hızlı bir ekonomik büyüme kaydetti. Ancak, 2008 küresel ekonomik krizi ve 2009’daki durgunluk Türkiye’yi etkiledi. 2010 yılında ekonomi %8 büyüdü. 2005 yılında kullanılmaya başlanan Yeni Türk Lirası, 2009’da yerini Türk Lirası’na bıraktı. 2012 yılında enflasyon %6,16, işsizlik oranı ise %9,2 olarak kaydedildi.

Elektrik üretimi için kullanılan kaynaklardaki çeşitlilik Türkiye’nin enerji portföyünü yansıtmaktadır. 2020 yılına ait ortalama değerlere göre:

– Fosil yakıtlar, toplam kurulu kapasitenin %56,2’sini oluşturuyor. Bu kategori içinde kömür, doğal gaz ve fuel-oil gibi kaynaklar yer almaktadır.

– Nükleer enerjinin payı %0’dır. Türkiye’nin enerji üretiminde nükleer enerji kullanımı henüz sınırlıdır.

– Güneş enerjisi, toplam kurulu kapasitenin %3,8’ini oluştururken, rüzgar enerjisi %8,4’lük bir paya sahiptir.

– Hidroelektrik kaynakları, toplam kurulu kapasitenin %26,3’ünü oluşturur. Bu, su kaynaklarından enerji üretimine önemli bir katkıdır.

– Gelgit ve dalga enerjisi %0,4’lük bir paya sahiptirken, jeotermal enerji toplam kurulu kapasitenin %3,4’ünü oluşturur.

– Biyokütle ve atık kaynakları, toplam kurulu kapasitenin %1,5’ini temsil eder. Biyokütle, organik malzemelerden elde edilen enerjiyi içerirken, atık kaynaklarından enerji üretimi de bu kategori altında yer alabilir.

Turizm: Türkiye’de turizm sektörü ekonominin önemli bir bölümünü oluşturur. 2018 yılında 46 milyon turist tarafından ziyaret edilen Türkiye, Dünya’nın 6., Avrupa’nın 4. en büyük turizm destinasyonu olarak yer aldı. Bu turistlerden elde edilen gelir 25.2 milyar doları buldu. Türkiye’nin tarihi ve doğal güzellikleri, güzel kıyıları ve çeşitli kültürel mirası, turistleri cezbetmektedir.

Altyapı: Türkiye, 2021 yılı itibarıyla dünyanın en büyük 19. ekonomisi ve Avrupa’nın en büyük 7. ekonomisi olarak seçilmiştir. Ülkede 22 uluslararası havalimanı ve 98 havalimanı bulunmaktadır. İstanbul Havalimanı, dünyanın en büyük havalimanlarından biri olma özelliğine sahiptir.

Türkiye’nin karayolu ağı 65.000 kilometre üzerindedir ve otoyolların genişlemesi planlanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları, hem konvansiyonel hem de yüksek hızlı tren işletmektedir. Ülke genelinde büyük metropol şehirlerde hizmet veren geniş bir metro ağı bulunmaktadır.

Üç asma köprü (15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü) ile bir tüp geçit (Avrasya Tüneli), İstanbul Boğazı’ndaki ulaşımı sağlamaktadır. Türkiye ayrıca önemli doğal gaz boru hatlarına ev sahipliği yapar.

Enerji: Türkiye’nin enerji portföyü çeşitlilik göstermektedir. Yenilenebilir enerji kaynakları, 2019 itibarıyla Türkiye elektriğinin %45,6’sını oluşturmaktadır. Fosil yakıtların yanı sıra hidroelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle gibi kaynaklar kullanılarak enerji üretilmektedir. Bu, enerji arzında sürdürülebilirliği artırmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin enerji politikalarındaki bu çeşitlilik, enerji güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik açısından önemlidir.

Türkiye’de bilim, teknoloji ve inovasyon alanındaki faaliyetleri yönlendiren önemli kuruluşlar şunlardır:

TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu): Türkiye’de bilim, teknoloji ve inovasyon politikalarını geliştiren lider bir kuruluştur. Araştırma ve geliştirme projelerini destekleyerek, bilimsel çalışmaların teşvik edilmesine katkıda bulunur.

TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi): Türkiye’de bilimsel faaliyetleri teşvik etmek amacıyla özerk bir bilimsel topluluktur. Üst düzey bilim insanlarını bir araya getirerek bilim dünyasına katkıda bulunmayı hedefler.

TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu): Türkiye’nin resmi nükleer enerji kuruluşudur. Nükleer enerji üzerine akademik araştırmalar yapmak, barışçıl nükleer araçların geliştirilmesi ve kullanımını desteklemek gibi hedefleri bulunur.

Türkiye ayrıca havacılık ve savunma sektöründe önemli kuruluşlara sahiptir:

TUSAŞ (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii): Havacılık ve savunma sektöründe dünyada ilk 100 kurum arasında yer alır. Türkiye’nin öncü havacılık ve savunma şirketlerinden biridir.

ASELSAN: Askeri teknoloji alanında araştırma ve geliştirme amacıyla faaliyet gösteren devlet şirketlerinden biridir. Elektronik, haberleşme, radar sistemleri gibi birçok alanda savunma sanayisine katkı sağlar.

HAVELSAN: Askeri ve sivil alanlarda bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda faaliyet gösteren bir devlet kuruluşudur.

ROKETSAN: Türkiye’nin roket ve füze teknolojileri alanında lider şirketlerinden biridir. Füzeler, roketler ve savunma sistemleri üretir.

Türkiye’nin uzay alanındaki faaliyetleri de öne çıkmaktadır:

Uydu Fırlatma Sistemi (UFS): Türkiye’nin uydu fırlatma kabiliyetini geliştirmeye yönelik bir projedir. Uzay üssünün inşasından, uydu fırlatma araçlarının geliştirilmesine ve yer istasyonlarının kurulmasına kadar bir dizi işlemi içerir.

Türksat: Türkiye’deki tek haberleşme uydusu operatörüdür ve Türksat uydu serisini yörüngeye fırlatmıştır.

Göktürk Uyduları (Göktürk-1, Göktürk-2 ve Göktürk-3): Türkiye’nin Millî Savunma Bakanlığı tarafından işletilen keşif amaçlı yer gözlem uydularıdır.

Türkiye ayrıca uluslararası alanda tanınmış bilim insanlarına sahiptir. Örneğin, Aziz Sancar, 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü hücrelerin DNA’yı nasıl onardığı konusundaki çalışmalarıyla kazanmıştır.

2022 yılı itibarıyla, Türkiye’nin blockchain tabanlı Merkez Bankası Dijital Parası (CBDC) olan Dijital Lira’yı hayata geçirme planları bulunmaktadır.

Demografik olarak, Türkiye’nin 2023 itibarıyla nüfusu 85.279.553’tür. Nüfusun çoğunluğu il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır, ortalama yoğunluk km² başına 105 kişidir. Nüfusun yaş dağılımı geniş bir aralıkta bulunmaktadır, %67,9’u 15-64 yaş grubunda, %23,6’sı 0-14 yaş grubunda ve yaklaşık %8,5’i 65 yaş ve üzerindedir. Türkiye’nin en kalabalık şehri İstanbul’dur.

Türkiye’nin demografik yapısı, çeşitli etnik grupların, kültürlerin ve dillerin bir arada bulunduğu bir çeşitliliği yansıtmaktadır. İşte bazı önemli noktalar:

Vatandaşlık ve Etnik Gruplar:

Türkiye Anayasası’na göre, “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan” herkesi bir “Türk” olarak tanımlar. Bu, hukuki anlamda Türk sözcüğünün etnik bir kimliği değil, ülkenin vatandaşı olan herkesi kapsadığı anlamına gelir.

Türkiye’nin büyük çoğunluğu etnik kökeni Türk’tür. Ancak, Türkiye’de Arnavutlar, Azeriler, Araplar, Boşnaklar, Çerkesler, Çingeneler, Gürcüler, Hemşinliler, Lazlar, Pomaklar, Süryaniler, ve Zazalar dahil olmak üzere birçok etnik grup bulunmaktadır.

Azınlıklar ve Tanınan Etnik Gruplar:

Türkiye’de resmi olarak tanınan azınlıklar Ermeniler, Rumlar, Bulgarlar ve Yahudilerdir. Bu azınlıklar Lozan Antlaşması çerçevesinde haklarını elde etmişlerdir.

Süryaniler, 2013’te yapılan bir mahkeme kararıyla Lozan Antlaşması’nda tanınan haklardan faydalanabilecekleri resmi olarak kaydedilmiştir.

Kürtler: Türkiye’deki en büyük etnik gruplardan biri Kürtlerdir. Kürt nüfusun oranı çeşitli kaynaklara göre farklılık göstermekle birlikte genellikle %15 ile %18 arasında tahmin edilmektedir.

Kürt nüfusu özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde yoğunlaşmıştır, ancak İstanbul gibi büyük şehirlerde de önemli bir nüfusa sahiptir.

Dil ve Çeşitlilik: Türkiye’nin resmi dili Türkçe’dir ve nüfusun büyük çoğunluğu Türkçe konuşmaktadır.

Kürtçe, Türkiye’de konuşulan diğer önemli bir dildir ve nüfusun %12’si tarafından ana dil olarak konuşulmaktadır.

Arapça ve Zazaca da Türkiye’de konuşulan diller arasında yer alır.

Göç ve Mülteci Durumu: 2020 itibarıyla Türkiye, resmi olarak 3,6 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaparak dünyanın en çok Suriyeli mülteci barındıran ülkesidir.

Tehdit Altındaki Diller: Türkiye’de konuşulan bazı diller tehlike altındadır. Bu diller arasında Abazaca, Abhazca, Batı Ermenicesi, Çerkesçe, Çingenece, Doğu Çerkesçesi, Hemşince, Hertevince, Kapadokya Yunancası, Lazca, Pontus Rumcası, Ubıhça, Yahudi İspanyolcası ve Zazaca bulunmaktadır.

Dil ve Azınlıkların Durumu: “Azınlık” terimi, Türkiye’de hassas bir konudur ve hukuki anlamda tanınmasa da devlet, TRT aracılığıyla azınlıkların konuştuğu dillerde radyo ve televizyon programları yapmalarına izin vermektedir.

Türkiye’nin demografik yapısı, zengin bir kültürel çeşitliliği yansıtmakta olup, etnik gruplar arasında çeşitli derecelerde etkileşim ve çeşitlilik bulunmaktadır.

1991’deki Körfez Savaşı sırasında ve sonrasında yaşanan göç, birçok Kürt’ün Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden Türkiye’ye ve İran’ın Kürt bölgelerine kaçmasına neden oldu. Bu süreçte, milyonlarca insan, çatışma ve belirsizlik nedeniyle evlerini terk ederek Türkiye’ye ve çevre ülkelere sığındı.

2010’ların sonlarından itibaren ve özellikle 2020’lerin başında, Türkiye, başta Suriye olmak üzere çeşitli bölgelerden gelen milyonlarca mülteci ve göçmenin hedefi haline geldi. Bu dönemde yaşanan göçmen krizi, Türkiye’nin önemli bir mülteci kriziyle başa çıkma sürecini işaret eder. UNHCR’ye göre, 2018 yılında Türkiye, Afrika ve Orta Doğu’dan toplam 3.564.919 kayıtlı mülteciye ev sahipliği yaparak dünyadaki tüm mültecilerin büyük bir kısmını barındırdı. Bu, Türkiye’nin göçmen ve mülteci akınına karşı büyük bir zorlukla başa çıkma çabasını göstermektedir.

2020 itibarıyla, Türkiye resmi olarak 3,6 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaparak dünyanın en çok Suriyeli mülteci barındıran ülkesi konumundadır. Bu durum, Türkiye’nin bölgesel istikrara katkı sağlama ve mülteci kriziyle başa çıkma konusundaki çabalarını vurgular. Türkiye, mülteci krizini yönetmek ve koordine etmek amacıyla Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yönetilmektedir. Türkiye’nin bu konudaki çabaları, uluslararası toplum ve insani yardım kuruluşları tarafından da yakından izlenmektedir.

Türkiye, resmî dini olmayan laik bir devlettir ve anayasası tarafından din ve vicdan özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Ancak, ülkede çeşitli İslami partilerin ortaya çıkmasıyla birlikte, dinin yönetimdeki rolü konusunda tartışmalar yaşanmaktadır.

Ülkede baskın din İslam’dır ve yaygın mezhep Hanefilik’tir, bir Sünni İslam mezhebidir. Türkiye’deki en yüksek İslami makam Diyanet İşleri Başkanlığı’dır, ve bu kurum Hanefi mezhebinin kurallarına göre dini yorumlamaktadır. Ülkede Alevilik de yaygındır, ve bu mezhebe mensup olanların sayısı tahminlere göre 15-20 milyon arasında değişmektedir.

Türkiye’de Hristiyan nüfusun oranı zaman içinde azalmıştır. 1914’te %25-20 olan oran, 1927’de %5-3’e gerilemiş ve günümüzde %0,4-0,3 arasında değişmektedir. Ülkede Rum Ortodoks Kilisesi, Katolik Kilise, Protestanlık ve Mormonluk gibi çeşitli Hristiyan mezheplerinden insanlar bulunmaktadır. Türkiye’de açık olan kilise sayısı 398’dir. İstanbul, 4. yüzyıldan beri Doğu Ortodoks Kilisesi’nin merkezi konumundadır.

Türkiye’de yaşayan Yahudi nüfusu yaklaşık 15.000’dir. Anadolu topraklarında Yahudi toplulukları MÖ 5. yüzyıldan itibaren yaşamaya başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, 15. yüzyıl sonlarındaki İspanya’dan kovulan Sefarad Yahudilerine Türkiye’ye yerleşme izni vermiştir. Bugün, Türkiye’de küçük bir Yahudi nüfusu bulunmaktadır, çoğunluğu Sefarad kökenlidir.

Türkiye’de üniversite öncesi eğitim Millî Eğitim Bakanlığı tarafından denetlenmektedir. Zorunlu eğitim süresi toplamda 12 yıldır, bu da 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul ve 4 yıl lise eğitimini içerir. Ancak, OECD raporlarına göre, ülkede liseyi tamamlamayan 25-34 yaş arası kişilerin, liseyi tamamlayan yaşıtlarına kıyasla gelir düzeyinin sadece %80’ini elde ettiği görülmüştür. Türkiye’nin temel eğitim seviyesi diğer OECD ülkelerinin altında kabul edilmekte olup, PISA programında 34 ülke arasında 32. sıradadır.

Türkiye’deki üniversite sayısı 2019 itibarıyla 208’dir. Öğrenciler, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçlarına göre üniversiteye geçiş hakkı kazanırlar. Ülkede, dünya genelindeki en iyi üniversitelerin sıralandığı Times Higher Education World University Rankings’te dört Türk üniversitesi ilk 200 içinde yer almıştır.

Sağlık hizmetleri Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından merkezi bir devlet sistemiyle yönetilmektedir. 2003 yılında başlatılan sağlık reformu programı, sağlık hizmetlerine ayrılan bütçeyi artırmayı ve nüfusun geniş bir kesiminin düşük maliyetle sağlık hizmetlerinden yararlanmasını amaçlamıştır. Türkiye’de sağlık hizmetlerine yönelik harcamalar 2012 yılında 76.3 milyar TL olarak açıklanmıştır. Sağlık hizmetleri kapsamında yapılan harcamaların büyük bir kısmı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmaktadır.

Türkiye’de beklenen yaşam süresi 2020 itibarıyla erkeklerde 71.1 yıl, kadınlarda 75.2 yıl olmakla birlikte, toplam nüfus ortalamasının beklenen yaşam süresi 73.2 yıldır. Ölümlere en çok neden olan hastalıklar arasında dolaşım sistemi hastalıkları, kanser ve solunum hastalıkları bulunmaktadır. Türkiye’nin sağlık endeksi sıralamasında 2020 yılı itibarıyla 28. sırada yer aldığı görülmüştür.

Türkiye, zengin ve çeşitli kültürleri bünyesinde barındıran bir ülkedir. Oğuz, Anadolu, Osmanlı ve Avrupa kültürleri ile geleneklerinin birleşimi, Türk kültürünü çeşitlendirmiştir. Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya doğru göç etmeleri sırasında, göç yolları üzerindeki kültürlerle etkileşimde bulunarak kendi kültürlerini zenginleştirmeleri, Türkiye’nin kültürel kaynaşmasının başlangıcını oluşturmuştur. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tanzimat döneminden itibaren başlayan Batılılaşma hareketi, Türk kültürünü modernleştirmeye yönelik çabaların bir yansımasıdır.

Sanat: Türkiye’de resim sanatı 19. yüzyılın ortalarında etkin bir gelişme göstermeye başlamıştır. Batılı anlamda insan tasvirleri özellikle Osman Hamdi Bey ile birlikte Türk resminde kullanılmaya başlanmıştır. 20. yüzyılın başlarından itibaren, Türk resminde çeşitli akımların ortaya çıkmasıyla sanat alanında çeşitlilik artmıştır. Türk müziği ve edebiyatı ise Osmanlı, İslam ve Avrupa kültürlerinin etkileşimi sonucu ortaya çıkan zengin bir mirası taşır. Türk edebiyatında Tanzimat dönemi ile başlayan yenilikler, roman ve öykü gibi edebi türlerin kullanımını getirmiştir.

Halk Oyunları: Türk kültüründe halk oyunları önemli bir yer tutar. Farklı bölgelerde farklı oyunlar bulunmaktadır, örneğin Hora, Zeybek, Teke, Kaşık oyunları, Horon, Halay gibi çeşitli oyunlar yöresel olarak oynanmaktadır.

Mutfak: Türk mutfağı dünya mutfağı içinde önemli bir yere sahiptir. Coğrafik çeşitlilik ve tarihi etkileşimlerle zenginleşen Türk mutfağı, Osmanlı Saray Mutfağı’nın etkisiyle birleşerek günümüzdeki çeşitliliğini kazanmıştır. Akdeniz, Doğu, Saray ve Bozkır kültürleri altında sınıflandırılan Türk mutfağı, zeytinyağlı sebzelerden etli yemeklere, balıklardan böreklere kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Türk kahvesi UNESCO tarafından Türklerin Somut Olmayan Kültürel Miraslar listesine alınmıştır.

Türkiye, kültürel zenginlikleri ve tarih boyunca etkileşimde bulunduğu çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan bir mozaik gibi, kendine özgü bir kültür ortaya koymaktadır.

Türkiye’de medya sektörü oldukça canlı bir yapıya sahiptir. Yüzlerce televizyon kanalı, binlerce radyo istasyonu ve birçok gazete, ülke genelinde geniş bir kitleye hitap etmektedir. Bu medya çeşitliliği, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyanın ve kültürlerin etkileşimiyle şekillenmiştir.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Türkiye’de televizyon ve radyo yayınlarını denetleyen yetkili kurumdur. 2014 yılı itibarıyla ülkede faal durumda olan radyo ve televizyon kurumu sayısı 1.190’dır. Bu kurumların büyük bir kısmı karasal yayın yapmakta olup geri kalanı uydu, kablolu veya internet üzerinden yayın yapmaktadır. Devlet kanalı TRT ve özel kanallar arasında Kanal D, Show TV, Atv ve Star TV en çok takip edilenler arasındadır. Türkiye’de üretilen televizyon dizileri, sadece ülke sınırları içinde değil, aynı zamanda uluslararası alanda da popülerlik kazanmış ve Türkiye’nin dış ilişkilerine katkı sağlamıştır.

Gazeteler arasında Hürriyet, Sabah, Posta, Sözcü ve Habertürk en popülerleri arasında yer alır. Ancak, medya özgürlüğü konusunda tartışmalar da yaşanmaktadır. Freedom House, Türkiye’deki basını “Özgür Değil” olarak nitelerken, internet ortamını “Kısmen Özgür” olarak değerlendirmiştir.

Spor: Türkiye’de en çok sevilen sporlardan biri futboldur. Süper Lig, Türkiye’de futbolun en üst düzey ligini oluşturur ve büyük takımlar arasında rekabet oldukça yoğundur. Basketbol da Türkiye’de büyük bir ilgi görmektedir. Basketbol Süper Ligi, Türk basketbolunun en üst düzey ligini oluşturur ve birçok Türk takımı uluslararası arenada başarılar elde etmiştir.

Geleneksel Türk sporlarından biri olan güreş, Kırkpınar Yağlı Güreşleri ile öne çıkar. Güreş, Türklerin tarih boyunca önemli bir spor dalı olarak benimsediği ve kutlamalarda, düğünlerde ve zafer şölenlerinde sıkça icra edilen bir etkinliktir.

Tenis de Türkiye’de gittikçe artan bir ilgi görmekte olup, ülke uluslararası tenis turnuvalarına ev sahipliği yapmaktadır. Avrupa Tenis Federasyonu’nun verilerine göre Türkiye, 2022 yılında Avrupa’da en fazla uluslararası tenis turnuvasına ev sahipliği yapan ikinci ülke olmuştur. 2023 yılında Türkiye’ye “En Fazla Gelişen Ülke Ödülü” verilmiştir.

Türkiye Haberleri arşivine göz atabilirsiniz.

Göster’in “Coğrafi Konum” keşif kategorisi; dünyanın dört bir yanındaki farklı coğrafyaları, kültürleri ve tarihleri keşfetme fırsatı sunar, ülkelerin benzersiz özelliklerini, geleneklerini, tarihlerini ve güzelliklerini barındırır. Kültürler arası etkileşimde bulunun, seyahat etmeye hazırlık yapın, tarihi bilgileri öğrenin ve dünya üzerindeki çeşitliliği keşfedin.

💬 Coğrafi Konum Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

Bu gönderi kısmen kontrol edilmiştir ancak tümüyle bir editöryal incelemeden geçmemiştir. Herhangi bir hata varsa lütfen aşağıdaki "diğer ayrıntılar" bölümünden raporlayınız.

🇹🇷 Türkiye
Türkiye Cumhuriyeti, topraklarının büyük bölümü Anadolu'ya, küçük bir bölümü ise Balkanlar'ın uzantısı olan Trakya'ya yayılmış ülke.
Recep Tayyip Erdoğan
Türk siyasetçi, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanı, Türkiye'nin 12. ve günümüzdeki cumhurbaşkanı. 2003-2014 yılları arasında 11 yıl Türkiye başbakanlığı yapan Erdoğan, Cumhurbaşkanını halkın seçmesini onaylayan anayasa değişikliği referandumu sonrasında 2014 yılında gerçekleştirilen seçimle doğrudan halk oyuyla seçilen ilk cumhurbaşkanı olmuştur. (Doğum tarihi: 26 Şubat 1954)
Kemal Kılıçdaroğlu
Türk siyasetçi, bürokrat ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı. 22 Mayıs 2010 tarihinden beri CHP genel başkanlık görevini sürdürmektedir.
Özgür Özel Ülke
🚀 Bu form ile oturum açmadan eklendi. PatreonBu Gönderiyi Raporla Hata veya kötüye kullanım varsa bize bildirin.
Göster'de bunun gibi binlerce içerik bulunmaktadır. Yenilerini kaçırmamak için Tarayıcı Yer İmleri yer imlerinize ekleyebilirsiniz.
Göster'de bunun gibi binlerce içerik bulunmaktadır. Yenilerini kaçırmamak için Tarayıcıdan Paylaş butonuna basarak Tarayıcı Yer İmleri yer imlerine veya mobil cihazınızın ana ekranına Uygulama uygulama gibi ekleyebilirsiniz.
Sonraki İlgili İçerik
Türkiye sınır kapılarını açtı: Mülteciler Avrupa’ya geçmek için girişimlerde bulunuyor
GaleriVideo 🇹🇷 TürkiyeDW Türkçe🇪🇺 Avrupa🇷🇺 RusyaEuronewsYunanistanMülteciSuriyeliAskerİdlib
Ay’a giden astronot James Irwin neden Türkiye’de Nuh’un Gemisi’ni aradı?
Video 📚 Bilgi🇹🇷 TürkiyeGemiSunay AkınAstronotAyNuh'un GemisiHz. NuhJames Irwin
Bir Yabancının Gözünden “Anadolu Ekspresi” Adlı Çalışma ile Türkiye’miz
Video 🎨 Sanat🇹🇷 Türkiye🦋 Belgesel🎬 Kısa FilmAnadolu
1933’te kaydedilen, Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamaları ve İsmet İnönü ile Atatürk’ün konuşmaları
Video 💾 Nostalji🇹🇷 TürkiyeMustafa Kemal Atatürk1930AnkaraCumhuriyetFırat GökdemirRusçaİsmet İnönüSergey Yutkeviç
1994 Seçimleri ve Kürt Sorunu
Video 💾 Nostalji🇹🇷 Türkiye1990SeçimKürt
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre, Türkiye’nin güncel nüfusu: 83 milyon 154 bin 997 kişi (Ek grafik ve karşılaştırmalarla)
Haber 🇹🇷 Türkiye🍦 İstanbul🙋🏻‍♀️ KadınÇocukErkekYaşlılıkAnkaraİzmirAntalyaBursaSuriyeliNüfusTÜİKTunceliAğrıBalıkesirBayburtEdirneGiresunAdrese Dayalı Nüfus Kayıt SistemiArdahanArtvinGümüşhaneKastamonuKilisMuşŞanlıurfaSiirtSinopŞırnakUlusal Adres Veri Tabanı
Türkiye’de kırmızı et lüks oldu: Kasap, gıda mühendisi ve sokaktaki vatandaşlarla röportaj
Video 🍕 Yemek🇹🇷 Türkiye🎤 RöportajDW Türkçe💸 Ekonomik KrizEtLüksKasapEngin KaramanFuat TekneciGökhan GünerKırmızı Et
2020 asgari ücretiyle Kanada’da ve Türkiye’de, marketten aynı ürünleri alırsak maaşın ne kadarını harcarız?
Video 🇹🇷 Türkiye💸 Ekonomik KrizKanadaAsgari ÜcretKanada’ya GöçSerap Emre
Bir Twitter kullanıcısından, gözünüzü açacak “emekli” ve “retired” karşılaştırması
Haber 🐣 Yaşam🇹🇷 Türkiye💰 EkonomiGoogleEmeklilikİlker Çelik
Günbegün Kurtuluş Savaşı: Harita üzerinde anlık veri değişimleriyle anlaşılır bir animasyon
Video 💾 Nostalji🇹🇷 Türkiye🏛️ TarihSavaş19201910HaritaKurtuluş Savaşı