Göster.co / Teksas, ABD
Göster Özel Röportajları serimizde bugünkü konuğumuz Gezigezive, yani Yeşim ve Özkan çifti. Karavan ile hayallerinin peşinden giden çift ile bu yola çıkış gayeleri, geziler sırasında yaşadıkları ve gelecek planları üzerine güzel bir röportaj gerçekleştirdik.
Şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde olan Yeşim ve Özkan’ın sorularımıza verdiği samimi yanıtlar, karavanla veya sırt çantasıyla yola çıkacak olan gezginlere ışık tutacak.
Yeşim: Biz teşekkür ederiz. Evet tam da düşündüğünüz gibi! Gezigezive ismini ben buldum. Türkiye’de kamplı geziler yaptığımız sırada Instagram hesabı açacağımız zaman adını ne koyalım diye uzun uzun düşündüm. Uzun süredir Antalya’da yaşıyoruz. Annem Burdur’lu babam Isparta’lı. İçinde “gezi” geçsin, kendi özümüzden, şivemizden ve farklı olsun istedim. Özkan da çok beğendi bu ismi, çok sıcak buldu. Bizim oralarda öyle derler: Gezigezive! Çok seviyoruz ismimizi.
Özkan: İkimizin de hep istediği ama tek başına gerçekleştirmeye cesaret edemediği ortak bir hayalimiz vardı. Özgür ve minimal yaşamak, deneyim ve anı biriktirmek. İlk önce Antalya’dan yani kendi memleketimizin çevresinden başlayıp Türkiye’de kamplı gezilere çıktık. Daha sonra işi ilerletip neden dünyayı gezmeyelim ki, dedik. Türkiye turumuzda çadırlı kamplar yaparken çadırın pek çok dezavantajını yaşadık.
Karadeniz’de sırılsıklam olduk, beni iki kere kene soktu, güvenlik sorunu nedeniyle çadır kurmaya korktuğumuz yerlerde arabada yatmak zorunda kaldık. Tam da bunları yaşarken Denizli kampımızda karavanlarıyla gezen Elif Teyze ve Mehmet Amca ile tanıştık. Karavanlarını gezdikten sonra karavan fikri ortaya çıktı.
Yeşim: Ege Üniversitesi Biyokimya Bölümü’nden yüksek lisans derecesi ile mezun oldum. Kendi alanımda çalışma şansım ne yazık ki olmadı. Uzun bir süre iş aradım, öğretmenlik, satış temsilciliği ve iş güvenliği uzmanlığı gibi geçici işlerde çalıştım. Şimdi yollarda olduğumuz için sosyal medya hesaplarımızı yönetiyorum. Benim için işimi bırakmak zor olmadı, zaten son işimden biraz sorunlu ayrıldım. Tazminatımı ve son iki ayımın maaşını almakta çok zorlandım. Sigortam düzgün yatmıyordu, bir sürü sıkıntısı vardı.
Daha önceki işlerimde de benzer sorunlar yaşamıştım. Ülkemizde ne yazık ki özel sektörde çalışmak çok yıpratıcı. O yüzden şu an az para kazansak da halimizden çok memnunuz.
Özkan: İTÜ Telekomünikasyon Mühendisliği’nden mezun oldum. Kendi mesleğimle çok alakalı olmasa da borsa yazılımlarıyla uğraşmaya başladım. Şu an hala otomatik alım satım yapan robot yazılımlar ve göstergeler geliştiriyorum.
Bir kuruma bağlı olarak çalışmadığım için gezimizde de çalışmaya devam ediyorum. Benim için değişen pek bir şey olmadı yani. Bilgisayar ve internetin olduğu her yer bana ofis. Bu yüzden de çok şanslıyım.
Yeşim: Hayatımızı birleştirmeye karar verdiğimizde ikimizin de hayalinde özgür ve sade bir yaşam vardı. İkimiz de yeni yerler görmenin, yeni deneyimler kazanmanın, kredi ile borçlanarak ev ve araba sahibi olmaktan, 8-5 çalışmaktan daha değerli olduğuna inanıyorduk. Hala aynı fikirdeyiz. Geri dönme niyetiyle yola çıkmadık.
Gidebildiğimiz yere kadar gitmeye niyetliyiz. 2018 Mart ayının sonunda başladık bu maceraya, o zamandan beri yoldayız, aslında çok olmadı. Gidebildiğimiz yere kadar, hevesimiz, sağlığımız, maddi durumumuz elverdiği kadar sürdürmeye niyetliyiz.
Özkan: ABD normal koşullarda turist vizesiyle yılda 6 ay kalmaya müsade ediyor. Bizim niyetimiz daha çok vizesiz ülkelere seyahat etmekti fakat Meksika’daki kötü olaylardan sonra ABD’ye geri döndük. Sağ olsunlar zorluk çıkarmadan 6 ay daha süre verdiler. Bundan sonra Kanada planımız var, onun için de vizeye başvuru yapacağız.
Vize isteyen ülkeler süre konusunda zorluyor tabii ki. Hatta sırf bu yüzden Avrupa gezisini en son yapmayı düşünüyoruz. Amerika vizesini almak kolay oldu ama diğerlerine bakacağız. Olmadı, vizesiz ülkelerle devam edeceğiz.
Yeşim: Ne Gülten Abla’yı ne de Jason’u önceden tanımıyorduk. İkisi de bizim takipçimiz ve bize e-posta ile ulaştılar. Gülten Abla e-posta attığında Arizona’daydık. O da Arizona’da yaşadığını söyleyince ziyaret ettik.
Jason ile de Meksika’ya geçmeden önce iletişime geçtik. Bize Meksika hakkında pek çok bilgi verdi, yardımcı oldu. Ayrıca bizi bahçesinde ağırladı. Hala da yolda çok güzel insanlarla tanışıyoruz. Pek çok kişiden davet alıyoruz.
Özkan: Lee’nin rahmetli eşi Carolyn iş icabıyla Türkiye’ye gittiğinde ona göz kulak olacak Türk bir aile ayarlamışlar. O kadar bağlanmışlar ki yıllar sonra Lee ile evlendiklerinde Türkiye’de yaşarken bu bağ devam etmiş. Ayrıca Lee Türkiye’nin pek çok yerini gezip, pek çok eve misafir olmuş. Bu nedenle Türk kültürünü çok iyi benimsemişler.
Pek çok Türk arkadaş edinmişler, pek çok güzel anılar biriktirmişler. Onlar üzerinde bu nedenle etki bırakmışlar. Üstelik Gülten Abla ile çok iyi dostlar. Bütün bunlar birleşince onun da Türk kültürüne bağlanması kaçınılmaz.
Yeşim: Karavanı ilk aldığımızda isim koymak istedik. Sonuçta hem evimiz hem arabamız, bizimle gezecek, her türlü kahrımızı çekecek, her anımıza ortak olacaktı. Takipçilerimize soralım dedik ve ufak çaplı bir anket düzenledik. Çok ilginçtir, çoğu kişi de anlaşmış gibi “Düldül” dedi. Bizim de çok hoşumuza gitti. Böylece adını Düldül koyduk.
ABD’de bir kez şarj dinamosunu değiştirdik, arızalanmıştı. Bir keresinde de Ölüm Vadisi’nden geçerken şanzıman yağı aktı, dumanlar çıktı. Çok korktuk hatta çekiciyle taşıdık ama sonuçta büyük bir problemi olmadı. Yaşına rağmen motorunun maşallahı var. Sorun biraz da bizim aracı tanımamamızdan kaynaklanıyor.
Evet, iki ufak kaza geçirdik. Meksika ne Düldül’e ne de bize yaradı. Üstelik güneş panellerimizden birini de kaybettik. Çok üzüldük, özellikle ben çok ağladım ama sonuçta buna da şükür dedik ne yapalım. En azından bizi Meksika’da hiç yolda bırakmadı. Artık biz onu, o da bizi anlıyor gibi.
Özkan: Her insanın günlük yaşamında aradığı lüks, standart giderleri ve beklentileri çok farklı. Biz bu geziyi yapabilmek için bir çok lüksten vazgeçtik. Birikmiş paramız vardı. Arabamızı sattık. Bütün birikimimizi bu gezi için harcamayı göze aldık. Biz minimumda tutmaya çalışıyoruz standart giderlerimizi. O nedenle kimseye “şu kadar paraya ihtiyacın var” gibi bir tavsiyede bulunamayız.
Kendimiz için de “aylık şu kadar harcıyoruz” diyemiyoruz. Çünkü birçok değişken var işin içinde. Bizim aslında şu an ana geçim kaynağımız YouTube kanalından kazandığımız para oldu. Bir de benim satış yaptığım kodlarım (yazılım) destekliyor. Stok fotoğrafçılığı geçindirmeye yetecek kadar kazandırmıyor, açık söyleyelim. Bizi Patreon hesabımızdan destekleyenler de var, sağ olsunlar.
Yeşim: Sanırım bütün hikayemiz anlatılacak kıvamda ama Meksika kısmı ayrı bir maceraydı bence. İlk önce soyulduk.
Adamın biri park halindeyken gelip para istedi. Neymiş efendim bu şehirden vergi vermeden geçemezmişiz, kendisi kartele çalışıyormuş falan. Muhtemelen yalan söylüyordu ama iki kişilerdi ve muhtemelen silahları vardı. Mecbur verdik paraları. Ondan sonra piramitlere giderken Düldül’ü bahçe kapısına vurduk. Aynı gün gözlüğüm kırıldı. Dönüş yolunda güneş panelimizin biri yola uçtu, kırıldı. Polisler durdurup rüşvet istedi. Hadi onlara 200 peso verip kurtulduk. Fakat Puebla kentine gittiğimiz zaman polisler tarafından resmen rehin alındık.
“Bizi takip edin” diyerek bizi sanayi bölgesi gibi ıssız bir yere getirdiler. İlk önce 3000 peso istediler. Yanımızda o kadar nakit yok dedik, gerçekten de yoktu. Karavanı daracık bir yere sokmamızı istediler. Park yerine girerken Düldül’ü arabanın birine çarptık. Konsolosluğu arayıp yardım istedik. Ne yazık ki sadece İspanyolca çevirisi konusunda yardımcı olabildiler.
Sigortacıyı arattık, neyse ki sigorta karşıladı diğer aracın masrafını. Yine de polislerden kurtulamadık. ATM’ye gidip para çektik polisler eşliğinde. Tabii bizim cezayı çeşitli bahanelerle 6000 pesoya çıkardılar. Korkunç bir gece geçirip Jason’un yanına döndük. Sonrasında koşarak kaçtık Meksika’dan. Kaçarken de tam sınıra 8 km kala bir trafik polisi hızlı gittiğimizi söyleyip köşeye sıkıştırdı. Halbuki hız yaptığımız falan da yoktu. Merkeze götüreceğiz falan dediler. Artık kurtulmak için yanımızda ne kadar varsa vermeye razı olduk.
ABD sınır kapısını gördüğümde sinir krizleri geçirdim. Korku dolu bir yolculukla tekrar ABD’ye girdik. Anlatırken şaka gibi geliyor ama sırf şu yaşadıklarımızdan bir korku filmi çıkabilir. Neyse ki kötü günler geride kaldı. Canımızı kurtardığımıza şükrediyoruz.
Özkan: Aslında çok var. Her güzel manzara, tanıştığımız her güzel insan, bize bu cümleyi söyletmeye yetiyor. Fakat sanırım gezimizin en can alıcı noktası Gülten abla ve Lee ile tanışmak oldu.
Öyle ki tekrar onların yanında aldık soluğu, Meksika’daki üzücü olaylardan sonra ilaç gibi geldi bize. İyi ki yolumuz buradan geçmiş de onlar gibi insanlarla tanışmışız.
Yeşim: Her gördüğümüz, her öğrendiğimiz şey bizi şaşırtıyor. İnsanın ufku açılıyor, çok yönlü düşünmeyi öğreniyor insan. Sorun çözme becerimiz gelişiyor. Yaşadığımız her kötü olayda yıkılmamayı, güçlü olmayı öğreniyoruz. Dersler çıkarıyoruz yaşadıklarımızdan. Karşımıza çıkan her insandan bir şeyler öğreniyoruz.
Din, dil, ırk ayrımı olmaksızın hepimizin insan olduğunu, aynı olduğumuzu daha iyi kavrıyoruz. En önemlisi de küçük şeylerden mutlu olmayı öğreniyoruz. Bunların hepsi hem mutluluğumuza hem de gelişmemize katkıda bulunuyor.
Yeşim: Keşke dediğimiz tek olay Meksika’ya karavanla gitmek oldu. Onun dışında yaşadığımız hiçbir şeyden pişmanlık duymadık. Meksika’ya gittiğimize de pişman olmadık. Belki uçakla gitseydik daha iyi olurdu bizim için. Yine de bütün yaşadıklarımızdan bir ders çıkarıyoruz. Yola çıkmaktan yolda olmaktan hiçbir zaman pişman olmadık. Tam tersi hep iyi ki dedik.
Özkan: Bizim yaşam tarzımız haline geldi bile. Minimalist, hareketli, deneyime açık, özgür yaşam tarzında daha mutluyuz. Daha az paramız daha az eşyamız var, daha çok insan tanıyıp daha çok yer görüyoruz. Çok şey deneyimleyip öğreniyoruz. Biz başardığımızı düşünüyoruz.
Kolay mı derseniz, kesinlikle hayır ama imkansız da değil. Üstelik bir kere alışınca insan kolay kopamıyor. Belki çok yeni başladık ama bu kesinlikle bir yaşam tarzı. Umarım uzun süre devam ettirebiliriz.
Yeşim: Evet, Meksika’da çok sorun yaşadık. ABD’ye komşu olmalarına rağmen çoğu kişi tek kelime İngilizce bilmiyor. Gerçekten çok şaşırtıcı. Özellikle polislerle çok diyaloga girmek zorunda kaldık. Hepsinde de telefondan çevirici kullanmak zorunda kaldık. Dil bilsek belki o kadar sorun yaşamazdık polislerle. Onlar da biraz bu durumu kullandılar. Fakat dil bilmemek gerçekten çok zor.
Konuşamadığın biriyle anlaşamıyorsun haliyle. Özellikle sorun yaşadığın zaman. İspanyolca öğrenmeyi çok istememe rağmen yaşadığımız kötü olaylar sonucu biraz ara verdim öğrenmeye ama kararlıyım İspanyolca öğreneceğim ne olursa olsun.
Özkan: Kuzey Amerika’nın büyük kısmını gezdik diyebiliriz. Birazcık da Meksika deneyimi oldu. Ne yazık ki fazla ilerleyemedik karavanla. Bundan sonra ABD’de gezmediğimiz yerleri gezip Kanada’ya gitmek hedefimiz. Tabii yolda çok şey değişiyor. Mesela niyetimiz Meksika’yı ve Orta Amerika’yı gezmekti ama olmadı.
Şu an tüm planımızı yeniden gözden geçiriyoruz. Hazır elimizde Düldül varken karavan kültürünün olduğu ülkeleri gezmek öncelikli amacımız. Yine de planlar her an değişebilir.
Yeşim: ABD’de hiçbir sıkıntı yaşamadık. İnsanlar kibar, karavan kültürü çok gelişmiş. Burası çok kurallı ve kurallar belli. Onlara uyduğumuz ve başkalarına saygılı olduğumuz müddetçe başımıza bir sıkıntı geleceğini düşünmüyoruz ama Meksika öyle değil. Karavanı görenler uzaylıymışız gibi bakıyordu. Keza trafik kuralları da berbat. İnsanlar turistlere yolunacak kaz gözüyle bakıyor.
Özellikle de polisler yabancı plakalı araçları durdurup rüşvet istiyor. Üç kere bu muameleye maruz kaldık ne yazık ki. Kurallar değil kuralsızlık yüzünden yaşadık bütün olumsuzlukları.
Hemen hemen her şeyi sordunuz bence. Bizi iyi takip ettiğiniz çok belli, çok teşekkür ederiz.
Özkan: Meksika gezisinden çıkardığımız en büyük ders: Karavan kültürünün olmadığı ülkelere karavanla gitme! Onun dışında sorun çözme becerimizin geliştiğini düşünüyoruz. Özellikle karavan kültürünü öğrendik. İkimiz de araba tamirinden zerre anlamazken şimdi bir sorun olduğunda fikir yürütebiliyoruz en azından, ufak tefek tamirleri yapabiliyorum.
Fakat en önemlisi de azla yetinmeyi, elimizdeki küçük şeylerden mutlu olmayı öğrendik. Paranın mutluluğun anahtarı olmadığını anladık. Günlük sıkıntıların büyütülecek şeyler olmadığını, hayatın kısa olduğunu, vaktimiz varken olabildiğince hayallerimizi gerçekleştirmemiz gerektiğini anladık.
Yeşim: “Gezigezive” adında Youtube kanalımız, Instagram ve Facebook hesabımız var. Gezimize maddi destek olmak isteyenler için de Patreon hesabı açtık. Bunların dışında da “Yeşim ile Özkan” adında bir Youtube kanalımız ve Instagram hesabımız da var. Buralardan takip edebilirler.
Biz teşekkür ederiz ilginiz ve desteğiniz için. Bütün Göster ailesine teşekkürlerimizi ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
💬 Ne Düşünüyorsunuz?